Şehzade Ahmet Nuri Efendi, yüzyıllar boyu hüküm sürmüş bir imparatorluğun öz torunu ve 2. Abdulhamid‘in öz oğludur. Bir Osmanlı Şehzadesi Ahmet Nuri Efendi hakkında, sürgün sonrası verilmiş çok net bilgiler olduğu söylenemez. Fakat birçoğunun bildiği kadarıyla o, açlıktan ölen bir Osmanlı Şehzadesi’dir. ‘Kahraman’ diye bahsedilen ve cihana hükmetmiş dedelerinin ardında, unutulup gitmiş bir şehzadedir.
Ahmet Nuri Efendi Kimdir?
Üç kıtada aynı anda hüküm sürmüş bir imparatorluk düşünün. Öyle bir imparatorluk ki tüm ilklere adım atmış, yapılamaz denilenleri yapmış ve yüzyıllarca hükmü devam etmiş bir imparatorluk. Dedeleri arasında; gemileri karadan yürütüp, İstanbul’u fetheden, İslam dininin bahsettiği o müjdeli ve yüce komutan, Fatih Sultan Mehmet Han, kazandığı büyük zaferler, eşsiz savaş yetenekleri ve zekâsıyla tüm dünyaya nam salmış, Viyana’nın kapılarına kadar gelen, “Muhteşem” Sultan Süleyman Han ve saymakla bitmez daha birçok yüce sultan.
Böylesine onurlu ve yüce bir imparatorluğun ardından, bu yazıları yazıyor olmak beni derinden etkiliyor. Hatta bir ara iç çeker oluyorum. Ama ne yazık ki hayat acımasızca devam ediyor. İşte Ahmet Nuri Efendi bu yüce Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönem şehzadelerinden birisidir. Sultan 2. Abdulhamid’den olma, Bedrifelek Kadınefendi’den doğma Ahmet Nuri Efendi, 1878 yılında Payitaht’ta dünyaya gelmiştir. Her Şehzade gibi, kendisi de iyi bir eğitim almış, resme ve sanata yetenekli birisidir. Cam boyama sanatına merak salmış hatta Salvatore Valery’den, dersler almıştır. Babası Sultan II. Abdulhamid için, camdan bir minyatür hamam bile yapmıştır. Kendisi hakkında zeki olduğu kadar, hassas bir kişidir diye bahsedilir.
Annesi her Şehzade gibi, Ahmet Nuri Efendi‘nin de bir saray hatunu ile evlenmesini istemiştir. Fakat kendisi bunu istememiş, eğitim gördüğü sıralar tanıştığı ve ailesi de kendilerinin aile dostu olan bir kadınla evlenmek istemiştir. Böylece 1900 senesinde 17 yaşındaki, süvari Binbaşı Çerkez Ali Bey’in kızı Fahriye Zişan Hanım ile dünya evine girmiştir. Sonraları aralarında geçen bir tartışma sırasında, Ahmet Nuri Efendi‘nin söylediği bir söz üzerine Fahriye Hanım, evi terk ederek kız kardeşinin yanına taşınmıştır.
1924 yılında saltanatın kaldırılıp, tüm hanedanın sürgüne gönderilmesi sırasında Fahriye Hanım eşinden ayrı yaşıyordu. Eşinden boşanıp, hayatına kaldığı yerden devam edebilirdi. Fakat o, eşinin yanında kalmayı tercih ederek, onunla birlikte sürgüne gitti. Böylece ailenin çoğu ile birlikte, Ahmet Nuri Efendi ve eşi Fahriye Hanım’da, Viyana’ geldiler. 1940 yılında vefat eden Fahriye Hanım’ın cenazesi Şam’daki aile mezarlığına defnedilmiştir. Fakat asıl hanedan torunu Ahmet Nuri Efendi için, aynı şeyleri söylemek mümkün olmayacak.
Ahmet Nuri Efendi Açlıktan Mı Öldü?
Sürgün hayatı yaşayan Şehzade, tüm mal varlıklarından muaf bırakılmıştı. Feneryolu’nda bulunan köşkünü Sürgün şehzade’nin vekili, çok az bir paraya satmıştır. Tabi bu para hemen tükenince şehzade, çalışmak zorunda kalmıştır. Zeki birisi olduğundan bahsetmiştik. Kimya yetenekleri ile sabun yapan şehzade ayrıca seyyar satıcılık da yapmaya başlamıştır. Bir ara eski eş dost, biraz da olsa yardım etmek istemiştir ama gurbette bu para çabuk tükenmiştir. Memleket hasretiyle geçen sürgün yılları boyunca hep geri dönmeyi düşlemiştir.
Hali pekte iyi olmaya Ahmet Nuri Efendi, 2. Dünya Savaşı’nın da başlamasının ardından, iyice kötü bir hal almıştır. Artık kazanç elde edemez olmuş, sefil bir vaziyete düşmüştür. Bir Osmanlı Şehzade‘si sonunda sokaklara düşmüştür. Peki o dönem onu tanıyanlar, akrabaları hiç yardım etmemiş midir? Bu bir bilinmez ama görünen o ki Ahmet Nuri Efendi, tek başına ve kimsesiz kalmıştır.
1944 senesinin Ağustos ayı idi. Fransa’nın Digne şehrinde, bir parkta ölü olarak bir adam bulundu. Açlık ve hastalıktan ölen adamın cebinde bir mektup varmış. Söylenen o ki mektupta, ‘Ben ölürsem, kimseyi suçlamayın; zira açlıktan ölüyorum. Bir sinemada piyano çalarak hayatımı kazanıyordum. Şimdi bu işi de bulamıyorum. Beni bir Müslüman olarak defnedersiniz’ diye yazılıymış. Gerçekten öyle mi, değil mi, tabi orası bir bilinmez.
Yazık!
Anlatılan onca şeyden sonra, sözlerimi sadece şu kelime ile bitirmek istiyorum. Yazık! Gerçekten yazık. Osmanlı gibi bir hanedanın öz evladı için böyle şeyler konuşuluyor olması gerçekten çok üzücü. Sürgün Şehzade Ahmet Nuri Efendi ve onun hikâyesi, unutulup gitti. Birçok Osmanlı Hanı’nın, ismini dahi artık bilen yok.
Kullanılan Görsellerin Kaynakları: https://www.youtube.com/watch?v=1cAK5CdkRAU https://www.ekrembugraekinci.com/article/?ID=1016 |