Ramazan bayramımız mübarek olsun. “Nerde eski bayramlar?” dediğinizi duyar gibiyim. Bugün bu mecrada hem bayramınızı kutlayayım, hem de gelenek göreneklerimizi analım bir yandan da, elimizden geliyorsa devam ettirelim diyerek bu satırları işlemek istedim sizlere. Haydi o halde başlayalım o zaman, yaşayalım yaşatalım eski bayramları…
Zimem Defteri
Osmanlı İmparatorluğu’nda yiyecek içecek fiyatlarının zamlanmaması ve kalitesi devlet elinde kontrol ediliyordu. Özellikle temel gıda maddelerinin Ramazan Ayı’nda daha ucuza satılması sağlanıyordu. Hiç bir şeye zam yapılmıyor aksine, daha bir ucuza satılıyordu.
Eskiden Ramazan ayında zenginler hiç tanımadıkları bir mahalleye gidip, bakkal, manav ve kasap dükkanlarına girer, onlardan zimem yani veresiye defterini çıkarmalarını isterlerdi. Baştan, ortadan ve sonran rastgele sayfaları açıp o sayfalardaki hesapları toplamalarını söylerlerdi. Sonra bu sayfalardaki borçları öder ”Silin borçlarını! ALLAH kabul etsin” der, çekip giderlerdi. Zekatını bu şekilde verenler çoktu. Böylece sağ elin verdiğini, sol el görmez kimin borcu ödendi bilinmezdi. Hala zekatınızı vermediyseniz, kimsenin kalbini kırmadan paylaşın kardeşim. 🙂
Sadaka Taşı
Eskinin zenginleri şimdiki gibi değildi. Sadaka taşları genellikle türbe veya cami yanlarında bulunan ortası çukur, bir buçuk iki metre uzunluğunda bulunan taşlardı.
Ramazan Eğlenceleri
Eskiden eğlenceler sınıf ayrımı olmadan hep birlikte olurdu. İftar ile sahur arasında, orta oyunu meddah, karagöz gibi oyunlar izlenirdi. Kadın erkek, genç yaşlı demeksizin herkes, buralarda sahura kadar eğlenir vakit geçirirdi.
Misafir Kültürü
Eskiden iftar saatinde kapıya kim gelmişse geri çevrilmezdi. Saraylarda, konaklarda hem zenginler hem de ihtiyaç sahipleri için sofralar kurulurdu. İftarın ardından ev sahibi, yemeğe icabet eden misafirlerine diş kirası adı altında küçük hediyeler sunardı. Özellikle yoksul misafirlere içinde altın bulunan keseler verilirdi. Eskiden iftar saatinde kapılar açık tutulurdu. Böylece, yolda kalan, ihtiyacı olan, iftara yetişemeyen herkes istediği eve girer iftar sofrasına dahil olurdu. Bunun için tanıdık olmaya gerek yoktu ayrıca iftar için gelenin kim olduğu da asla sorulmazdı. Ramazanlarda halk, eşine-dostuna iftar vermeyi büyük bir ibadet kabul eder, misafir ağırlamak için çırpınır dururdu.
Arife Çiçeği
Eskiden bayramların çocuklar için apayrı bir yeri vardı. Bayramlıklarıyla (benim kızlar gibi) sokakta gezen çocuklara “Arife Çiceği” denirdi. Arefe Çiçeği kavramı, bayramdan birkaç gün önce yapılan alışverişin ardından çocukların sabırsızlanarak giysilerini bir gün önce, yani Arefe Günü giyerek dolaşmaları olarak tanımlanırdı.
Top Atışları
Arefe günü ikindiden evvel hem Ramazan hem de Kurban Bayramı’ nın son gününe kadar top atışları yapılırdı. Toplar genellikle tershaneden ateşlenirdi.
Bayramlaşma
Elbette bayramda küsler de barışırdı. Bayram namazının ardından, ailenin en büyük ferdine (dede, ağabey, abla, baba vb …) gidilir, büyük aile sofralarında buluşulurdu. Burada kendi ailemden de dem vurmak isterim. Bizim ailede, evvelce babam ve kalan 3 erkek evlat, gelinler, torunlar torbalar toplanır dedemlerde buluşurduk. Babaannem büyük bir sofra kurdururdu hep kahvaltıda ALLAH ne verdiyse. Erkekler ayrı sofrada kadınlar ve çocuklar da ayrı sofrada kahvaltımızı yapardık neşe içinde. Hatta o zaman kahvaltıda annemler patates salatası yapardı. Bu yaşıma geldim o patates salatasının tadını unutamam. Babaannem “Kenan Evren’i getirdiniz mi ? ” derdi gelinlerine hatta. Kenan Evren o dönemde patates salatasına verilen isimdi. Zira patates çok pahalı olduğundan çoğu aile alamaz alabilenler ise, kendi dönemlerinde öğrendikleri “Kenan Evren” dermiş. O zamanlardan kalma bir deyimdir bu. Kahvaltının hemen arkasından bayramlaşmaya geçerdik. Önce dedem ve babaannem olmak üzere sırasıyla büyük amcam, ciciannem (benim amcam ve teyzem evli bundan dolayı cicianne diyorum) , ardından da ortanca amcam ve yengemin en son da küçük amcamın ellerinden öper oyun oynamak için başka odaya çekilirdik. Lakin o dönemde bile onlar oyun oynarken ben kafamı boyum kadar kitaplara gömer kitap okurdum. Sonra hep birden toplanır ev ziyaretlerine giderdik. Dedemin vefatıyla bu misyon büyük amcama, onun vefatıyla da babama geçti. Ama ilerleyen dönemlerde maalesef İstanbul’un farklı ilçelerine taşınmalar da meydana gelince, bu görevi babam şimdilerde kendi çekirdek ailesinde yerine getiriyor.
Bayram Ziyaretleri
Bayram ziyaretlerinde ev sahibi konuğuna önce şeker sonra da kahve ikram ederdi. Bayramlaşmak için hane halkına yakınlık önem taşırdı. Çünkü bu ziyaretler kıymet sırasına göre planlanıyordu.
Bayram Sabahı
Bayram gecelerinde sabaha kadar panayırlar açık olurdu. Halk buralarda geç saate kadar eğlenirdi. Eskiden bayramlarda önemli olan şeylerden biri de bayram sabahlarında erken kalkmaktı. Sadece gelenek olarak değil, dinimizce de bayram sabahları erken kalkılması öğütlenmişti.
Bayram sabahları erkenden kalkıldıktan sonra bayram namazına gidilirdi. Namazın ardından tüm aile bir araya gelip bayramlaşırdı. Bayram günü büyüklerin elleri öpülmeye gidilirdi.
Bayram Şenlikleri
Eskiden şehir meydanlarında bayram şenlikleri düzenlenirdi. Çok daha eski tarihlerde, bu eğlenceler Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenirdi. Ne yazık ki artık ülkemizde bu tür toplu etkinlikler düzenlenmiyor.
Bayram Harçlığı
Eskiden büyüklerimizin yapıp bize anlatmış olduğu ve şu anda da yapılan büyüklerin elini öpmek ve mendil vermek adeti gelmiştir. Büyükler tarafından verilen mendiller, çocuklar tarafından hatıra olarak saklanırdı. Günümüzde her ne kadar mendil verilmese de şeker verme adeti devam etmektedir.
Çocuklara harçlık ve hediye vermek, şeker ikram etmek onları sevindirmek dinimizce hoş görülen bir davranıştır. Kendi çocuğuna aldığı bayramlığın aynı değerinde bir tane de ihtiyaç sahibi çocuk için alırdı büyükler. Ayrıca bayramlarda çocuklar sokaklarda dolaşırdı. Her kapı çalardı çocuklar, büyüklerin ellerinden öperdi. Çocuklara şeker, çikolata, şanslılarsa harçlık gibi hediyeler verilirdi.
Mezar Ziyareti
Bayramlarda kişinin yakınlarını unutmaması, onlar için dua etmesi bayramlaşma için en önemli geleneklerdendi. Kaybettiklerimizin kabirlerine gidebiliyorsak gidelim, gidemiyorsak da dualarımızda eksik etmeyelim.
Bayram Sofraları
Bayram sofralarda da kendini belli eder. Bayram için özel yemekler, tatlılar yapılır ,sarmalar sarılır. Evlere gelen misafirlere bu yiyecekler ikram edilirdi. Burada da kendi yaşantımdan örnekler vermek isterim. Zira bizde hala bu adet Anadolu’nun bağrından kopup gelmekte. Bizde Arefe gününden sarmalar sarılır, su börekleri, baklavalar açılır. Mercimek çorbasının eşsiz kokusu sarar bütün evi, hatta çoğu zaman apartmanı. Yine, Erzincan ile özdeşleşmiş kuru fasülye ve yöremize özgü haslama yapılır. Bayram sabahı da pirinç pilavı yapılır. Bizde konuk eve geldiğinde “Aç mısın, tok musun?” denilmez. Misafir gelince hemen kahve ikram edilir. Misafir kahveyi içince “Karnım tok” anlamı taşır yok misafir suyu önce içerse annem, gözlerimin içine bakar ve “hadi sofrayı hazırla” dercesine bası ile işaret ederdi. Zira önce suyu içmek “Karnım aç” manasına gelirdi bizde. Sofra hazır edilir misafire hemen. Her yemekte sofralar dolar dolar tasar. Çorbası, sulusu, kurusu, tatlısı mutlaka vardır. Kimi misafirimiz yemek yedik biz der biz de o zaman farklı şekilde ikramımızı yaparız. Erzincan yöresinde adettir, çay yerine ikramlığın yanında konuğa bol kopüklü ayran ikram edilir ki baklavanın yoğun şekerini alsın kan şekerini bir anda arttırmasın.
Yardımlaşma
Bayram sabahı bayram namazına gitmeden ihtiyaç sahiplerine fitre,(1) fidye(2) ve zekat verilirdi. Böylece sofralar şenlenir, gönüller sevinirdi.
Davulcular
Ramazan ayı boyunca bizi uyandıran davulcuya bahşiş verme geleneğini de unutmamak lazım doğrusu. Sabah davulcu maniler söyleyerek kapımızı çalardı. Ev sahibi davulcuya şeker ikram eder, karınca kararınca minik bir bahşiş verirdi.
Öpün büyüklerin ellerini, sevindirin küçüklerinizi, küs kalmayın kimseye aman ha ilk adımı siz atın… Paylaşın, gülün çünkü bugün bayram. Ramazan hızlı geçti dediniz. Ayrılırken duydum sizi. Bayram geldi o gidiyor, helal edin hakkınızı …
Şu an bu satırları okuyan kardeşim, bugün bayram. Bayramımız mübarek olsun. Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim. Hepinize musmutlu bayramlar.
Sağlıcakla kalın,esen kalın…
- Türkçede fitre şeklinde söylenen fıtır sadakası temel ihtiyaçların dışında yeterli miktarda mala sahip olan her müslümanın Ramazanda vermesi vacip olan bir sadakadır. Fitre kişi başına verilir. Ailedeki bütün bireylerin fitresini büyüklerden biri verir. Her yıl kişi başına verilecek olan miktarı Diyanet İşleri Başkanlığı belirler.
- Fidye, bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel demektir. Dinî bir terim olarak ise, oruç ibadetinin eda edilememesi sebebiyle veya hac ibadetinin edası sırasında işlenen birtakım kusurların giderilmesi için ödenen maddi bedeli ifade eder.
Kaynakça:
1.Fotoğraf: http://www.balikesirim.net/bilgi/zimem-defteri-nedir-sadaka-tasi-nedir-h15970.html
2.Fotoğraf: http://www.balikesirim.net/bilgi/zimem-defteri-nedir-sadaka-tasi-nedir-h15970.html
3.Fotoğraf: https://www.fikriyat.com/tarih/2021/05/10/bayramin-cocuk-yuzu-arife-cicekleri
4.Fotoğraf: https://ufuk.nl/yazilar/bayramlasmak-neden-ve-nasil-28282h.html
Kapak Görseli: https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/arefe-gunu-icin-anlamli-bayram-mesajlari-ve-sozleri-resimli-bayram-mesajlari-6426510/
Hatice Hanım döktürmüş yine…
Masallah