Portre

Nicéphore Niépce: İlk Fotoğrafı Çeken Adam

Bugün, elimizdeki akıllı telefonlarla saniyeler içinde binlerce fotoğraf çekebiliyor, anılarımızı dijital ortama aktarabiliyoruz. Ancak bu kolaylıkla ulaştığımız teknoloji, yüzyıllar süren bilimsel çabaların, merakın ve sayısız başarısız denemenin bir meyvesidir. Fotoğrafçılığın tarihine bir yolculuk yapmak, sadece bir teknolojinin değil, aynı zamanda bir sanatın ve mesleğin nasıl doğduğunu anlamamıza yardımcı olur. Bu yazımızda, fotoğrafın tarih sahnesine nasıl çıktığını ve ilk dönemlerinin ekipmanlarını, uygulamalarını ve toplumsal etkilerini keşfedeceğiz.


Camera Obscura’dan Fotoğrafa Giden Yol

Fotoğrafçılığın temelleri, aslında antik çağlara kadar uzanır. Ünlü Yunan filozofu Aristoteles, ışığın küçük bir delikten geçerek karşı duvara ters bir görüntü oluşturduğunu gözlemlemişti. Bu doğa olayına daha sonra “camera obscura” adı verilecekti. 15. yüzyılda Leonardo da Vinci, bu olgunun bilimsel açıklamasını yaparak camera obscura’yı detaylı şekilde ele aldı. 16. ve 17. yüzyıllarda bu cihaz, içerisine mercek ve ayna yerleştirilerek daha net ve dik görüntüler elde etmeyi mümkün kıldı. Bu dönemlerde özellikle ressamlar, perspektifi doğru yakalamak için bu aracı sıkça kullanıyorlardı.

  1. yüzyıla gelindiğinde ise camera obscura artık sadece sanatçıların değil, gezginlerin ve aristokratların da ilgisini çekmişti. Katlanabilir, taşınabilir modelleri dahi üretilmişti. Ancak her ne kadar görüntü elde ediliyor olsa da, bu görüntüler kalıcı değildi. Fotoğrafın gerçekten “başlaması” için ışığa duyarlı malzemelerin keşfi gerekiyordu.

Nicéphore Niépce: İlk Kalıcı Görüntünün Mucidi

image 1
İlk Kalıcı Fotoğraf: Le Gras’daki Pencereden Görünüm – Bu görüntü, Joseph Nicéphore Niépce tarafından 1826 yılında çekilen ve bilinen ilk kalıcı fotoğraftır. Görsel, heliografi yöntemiyle oluşturulmuş ve pozlama süresi 8 saatten fazladır. Kaynak

1765 yılında Fransa’nın Chalon-sur-Saône kentinde doğan Joseph Nicéphore Niépce, kardeşi Claude ile birlikte bilimsel araştırmalara merak sarmıştı. 1816’dan itibaren litografiyle ilgilenmeye başlayan Niépce, ışığa duyarlı bir madde olan Yahudi ziftinin (bitüm) ışıkla sertleştiğini keşfetti. Bu maddeyi metal bir levhaya sürerek ve ışığa maruz bırakarak, ilk kalıcı görüntüyü elde etmeyi başardı. Bu yönteme “heliografi” adını verdi.

Niépce’in 1826 yılında çektiği ve bilinen en eski fotoğraf olan “Le Gras’daki Pencereden Görünüm” adlı görüntüsü, 8 saatten fazla pozlama süresi gerektiriyordu. Bu çığır açıcı buluş, onu Fransız ressam ve sahne tasarımcısı Louis Daguerre ile işbirliğine yöneltti. İkilinin ortak çalışmaları, fotoğrafçılık tarihini tamamen değiştirecek bir sürecin başlangıcıydı.


Daguerre’in Atılımı ve Fotoğrafçılığın Resmi Doğuşu (1839)

Louis-Jacques-Mandé Daguerre, sahne tasarımı eğitimi almış bir sanatçıydı. 1820’lerde Paris’te “Diorama” adlı bir görsel gösteri mekanı açmış ve camera obscura’ya büyük ilgi duymuştu. Bu ilgi onu Chevalier optikçisine götürdü ve burada Niépce ile tanıştı. Niépce’in ölümünden sonra çalışmalara tek başına devam eden Daguerre, 1839 yılında gümüş kaplı bakır levhaları iyot buharıyla ışığa duyarlı hale getirerek ve cıva buharıyla görüntüyü görünür kılarak “dagereotipi” icat etti.

19 Ağustos 1839’da Paris’te Fransız Bilimler Akademisi, bu buluşu dünyaya ilan etti. Bu tarih, fotoğrafçılığın resmi doğum günü olarak kabul edilir. O andan itibaren, fotoğrafçılık hızla bir meslek haline gelmeye başladı. Ancak dagereotip yöntemi her ne kadar net görüntüler sunsa da, tek kopya alınabiliyor ve çoğaltılamıyordu.


William Henry Fox Talbot ve Kalotipin Doğuşu

Dagereotipin kısıtlılıkları, başka araştırmacıları harekete geçirdi. İngiliz bilim insanı William Henry Fox Talbot, 1841’de negatif-pozitif sistemine dayalı “kalotipi” (veya talbotip) geliştirdi. Bu yöntemle aynı görüntüden birden fazla baskı alınabiliyordu. Böylece fotoğraf, yalnızca bireysel değil, çoğaltılabilir bir iletişim aracı olmaya başladı. Basın, belge arşivciliği ve sanat dünyası bu yöntemden büyük ölçüde etkilendi.


Cam Negatifler ve Taşınabilir Karanlık Odalar: Wet Collodion

Kalotipte kullanılan kağıt negatiflerin bulanık görüntüler vermesi, yeni çözümlerin peşine düşülmesine neden oldu. 1851’de İngiliz heykeltıraş Frederick Scott Archer, “wet collodion” yöntemini geliştirdi. Bu yöntemde cam plakalara kolodyum adı verilen ışığa duyarlı bir madde sürülüyor, fotoğraf çekimi ve banyo işlemi hızlıca arka arkaya yapılıyordu. Ancak bu süreç, taşınabilir karanlık odaları zorunlu kılıyordu.

Fotoğrafçılar yanlarında kimyasal maddelerle dolu şişeler, cam plakalar ve geliştirme aletleri taşıyarak dolaşmak zorundaydı. Ama bu zahmetli sistemin sunduğu netlik ve detay kalitesi, 1860’lardan itibaren wet collodion yöntemini baskın hale getirdi. Bu dönemde fotoğrafçılar artık sadece sanatçılar ya da bilim insanları değil; sokaklarda çalışan, portre çeken profesyonellerdi.


Vergi ve Ekipman Perspektifi: Fotoğrafçılık Meslek Haline Geliyor

1850’lerin sonuna doğru fotoğrafçılık, artık ciddi bir ekonomik faaliyet olarak görülmeye başlandı. Fotoğrafçı dükkânları açıldı, portreler çekildi, mimari ve manzara fotoğrafları ticari ürün haline geldi. Bu noktada ilginç bir gelişme yaşandı: Bazı ülkeler, fotoğrafçılığı vergilendirme konusu haline getirdiler. Çünkü fotoğrafçılar artık ekipmanlarını ticari amaçla kullanıyor, gelir elde ediyorlardı.

Özellikle dagereotipi ve kalotip gibi yöntemler için özel üretim kameralar, tripodlar, mercekler ve kimyasal setler gerekmekteydi. Bu ekipmanlar, zanaatkarlar ve optik firmaları tarafından özel olarak üretiliyordu. 1860’larda Fransa ve İngiltere’de bu tür ekipmanlar ithalat ve satış vergisine tabi tutulmaya başlandı. Bu gelişme, fotoğrafçılığın artık hem sanatsal hem de ekonomik anlamda ciddiye alındığının açık bir göstergesiydi.


Bir Mercekten Dünyaya Bakmak

Fotoğrafçılık, yalnızca teknik bir yenilik değil; aynı zamanda insanlığın kendine, çevresine ve tarihine bakış biçimini değiştiren bir devrimdir. Camera obscura’nın karanlık kutusundan, bugün yapay zeka destekli görüntü işleme sistemlerine uzanan bu yolculukta, Niépce, Daguerre, Talbot ve Archer gibi öncülerin izlerini görmek mümkündür.

Bugün elimizdeki kameralarla sadece görüntü değil, aynı zamanda tarih, belge ve anlam üretmeye devam ediyoruz. Ancak her bir deklanşör sesi, geçmişte bir merceğin ardına gizlenmiş sabır, kimya ve tutkunun yankısı gibidir.


Kaynakça:

  • Swiss Camera Museum. The Beginnings of Photography. Vevey, İsviçre.
  • Jean-Louis Marignier. Heliographie Reconstruction Videos. Swiss Camera Museum Arşivleri.
  • https://www.cameramuseum.ch
  • Encyclopaedia Britannica – “History of Photography”
  • Gernsheim, Helmut. The History of Photography (1955)
  • Beaumont Newhall, The History of Photography from 1839 to the Present

casino siteleri mobil casino siteleri en iyi casino siteleri yeni casino siteleri evden eve nakliyat

Abonelerimiz Arasına Katıl

Sitemize abone olarak en son ders ve yazılardan haberdar olabilirsiniz.

Abone Olduğunuz İçin Teşekkürler...

Bir şeyler ters gitti :(