Dönemin en merak edilen konularından biri olan Göbeklitepe, aslında MÖ. 10.000 yılına kadar uzanmakta olan bir yapı. Ayrıca Göbeklitepe şimdilerde insanlık tarihinin en eski, en büyük ibaret alanı olarak da biliniyor. Keşfinden beridir birçok insanın ilgisini çeken, birçok ziyaretçi alan bu ibadet merkezi en çok da yerli ve yabancı arkeologlar tarafından merak ediliyor. Büyük bir ilgi çeken, geçmiş tarihin gizemlerini sağladığı düşünülen Göbeklitepe, gerçekten de bir hazine niteliği taşıyor. İçerisinde geçmişimizden detayların barındırmasının yanı sıra şimdilerde insanlık tarihinin en önemli araştırılmalarının yapıldığı konum olarak geçiyor. Göbeklitepe şimdilerde insan eliyle inşa edildikten sonra yine insan eliyle üstü örtülen tapınakların sırrını barındırıyor.
Göbeklitepe Hikayesi Nasıldır?
Hala birçok cevaplanmamış soru barındıran Göbeklitepe ilk olarak Alman bir arkeolog öncülüğünde başlatılan kazı çalışmalarıyla ortaya çıktı. Göbeklitepe’nin inşa çalışmalarının da Mısır piramitlerinden bile önce hatta 7.500 yıl öncesinde inşa edildiği söyleniyor. İçerisinde yerleşik hayatın var olduğuna dair simgeler barındıran Göbeklitepe, o dönem hakkında da derin bilgiler sunuyor. Kazılar sırasında karşılaşılan simge, çizim, taş, heykel gibi seçenekler de bu yüzden arkeologların dikkatini daha çok çekiyor. Kazı çalışmalarının oldukça uzun sürmesi ve hala devam etmesi de aslında içerisinde sakladığı bilgilerin çok daha fazla olduğunu gösteriyor. Bundan sonrası için de var olan her gelişmeyle beraber daha büyük bir ses getirmeye de devam ediyor. İnsanlar da tarihle yakından ilgilenen uzmanlar da bu konuda atılan yeni adımlar ve keşifleri takip ediyorlar. Bu yüzden şimdilerde Göbeklitepe ülkenin en büyük konularından biri konumunda ve değerini de üzerine çektiği ilgiyi de kaybetmiyor.
Bir Devrin Aydınlanması: Göbeklitepe’nin Keşfi
Tarihin din kısmını, geçmişin ışığını aydınlatan Göbeklitepe şimdilerde bilinen ilk ibaret merkezi olmasının yanı sıra ülkemizin de en önemli değerlerinden biri. Göbeklitepe, Şanlıurfa’ya bağlı Örencik Köyü’nün yakınlarında bulunuyor. Yani Şanlıurfa’ya uzaklığı yirmi kilometre olarak biliniyor ve konumu şehrin kuzeydoğusunda yer alıyor. Ulaşımı taksiyle, minibüslerle sağlanan Göbeklitepe’nin keşfi de1983 yılına dayanıyor. 1983 yılında, bir çiftçi tarlasını sürüyor. Tarlasını sürerken de toprağın altında oymalı bir taş buluyor. Taşı yetkililere bildiriyor ve sonrasında dikkat çeken bir bölge olmasına rağmen çok da fazla önemsenmiyor. Değeri, bu keşfin çok daha sonralarında ortaya çıkıyor. 1995 yılında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü kazı çalışmaları başlatıyor ve başlangıçta sıradan bir kazı gibi yürütülen çalışmalar, daha sonrasında tüm dünyayı ilgilendiren bir konu haline geliyor.
İnşa dönemi neolitik olarak bilinen tapınağın içerisinde yer alan eserler oldukça geniş bir alana dağılıyor. Tüm eşyaların da çok iyi bir şekilde korunması şimdilerde taşlarda bulunan kabartıların anlaşılır durumda olmasını sağlıyor. Göbeklitepe’nin keşfiyle beraber aslında birçok uygarlığın doğumu, çöküşü, tarihin ilerleyişi için gerçek ve önemli bilgileri sakladığı düşünülüyor. Çalışmaları da bu yüzden büyük bir özenle ve istikrarla devam ettiriliyor.
Göbeklitepe Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Dönemin en ilginç konularından biri olan Göbeklitepe¸ aslında üst üste dizi olan taşlardan ve dev sütunlardan oluşuyor. İçerisinde dini amaçlara dayalı olarak yapılan toplamda yirmi tane “T” biçimde sütun bulunuyor. Sütunların boyları da üç ila altı arasında değişiklik gösteriyor. Yapılan çalışmalar sonucunda da sütunların üzerinde insan, hayvan gibi figürlerin yer aldığı biliniyor. Toplumun temellerinin ne kadar derinde olduğunu ortaya çıkaran Göbeklitepe araştırılıyor olmasına rağmen halen gizemini koruyor. Özellikle nasıl inşa edildiği ile ilgili sorular, o dönemin şartlarıyla bağdaştırılmaya çalışılıyor. Ayrıca Göbeklitepe sadece ilk değil, dünyanın şu anda keşfedilmiş olan en büyük tapınağı olarak da geçiyor.
Görsel Kaynağı: