Tarihin akışını değiştiren savaşlar vardır. Bunlar sadece cephede kazanılan zaferlerle sınırlı kalmaz; siyasal, kültürel ve dini anlamda derin izler bırakır. 4 Temmuz 1187’de gerçekleşen Hittin Savaşı da bunlardan biridir. Bu muazzam çatışma, sadece Haçlı ordusunun hezimeti değil, aynı zamanda Müslümanların birlik içinde hareket ettiğinde neler başarabileceğinin bir kanıtı olarak tarihe geçmiştir.
Haçlı Seferleri ve Kudüs’ün Önemi
Haçlı Seferleri, 11. yüzyılın sonlarında Avrupa Hristiyan dünyasının Müslümanların elinde bulunan “kutsal toprakları” ele geçirme amacıyla başlattığı askeri ve ideolojik hareketlerdi. Ancak bu seferlerin temelinde, sadece dini duygular değil, siyasi hâkimiyet kurma ve ekonomik çıkarlar da yatıyordu.
1099’da Birinci Haçlı Seferi sonucunda Kudüs’ün işgali ve burada bir Haçlı Krallığı kurulması, İslam dünyasında derin bir kırılma yarattı. Müslümanların parçalanmışlığı ve mezhep kavgaları, bu işgallerin kolaylaşmasında etkili oldu. Ancak bu durum uzun sürmeyecek, İslam dünyasının önemli liderleri sahneye çıkacaktı.
Zengîler ile Başlayan Direniş
Haçlılara karşı Müslüman direnişi, ilk olarak İmâdüddîn Zengî ile sistematik hâle geldi. 1144 yılında Urfa’yı fethederek buradaki Haçlı Kontluğu’na son vermesi, Avrupa’da büyük yankı uyandırdı. Bu gelişme İkinci Haçlı Seferi’nin başlamasına neden oldu ancak bu sefer de başarısızlıkla sonuçlandı.
Zengî’nin ölümünün ardından oğlu Nûreddîn Mahmud, İslam birliğini tesis etme yolunda önemli adımlar attı. Onun en büyük başarısı ise Suriye ve Mısır’ı tek bir yönetim altında birleştirerek, Haçlılara karşı güçlü bir cephe oluşturmaktı.
Salâhaddîn Eyyûbî ve Birliğin Taçlanması
1174 yılında Nûreddîn’in vefatından sonra sahneye çıkan Salâhaddîn Eyyûbî, kısa sürede Ortadoğu’daki Müslüman toprakları kendi hakimiyeti altında birleştirmeyi başardı. Mısır, Suriye ve el-Cezîre bölgelerini kontrol altına alan Salâhaddîn, böylece Kudüs’ün fethi için gerekli siyasi ve askeri altyapıyı hazırlamış oldu.
Salâhaddîn’in en büyük özelliği, sadece askeri gücüyle değil, diplomasi ve liderlik vasıflarıyla da ön plana çıkmasıydı. Zaman zaman Kudüs Haçlı Krallığı ile antlaşmalar yaparak savaşı ertelese de asıl hedefinden asla sapmadı: Kudüs’ü geri almak.
Haçlılar Arasında Bölünme
Öte yandan Kudüs Haçlı Krallığı, içeride ciddi bir yönetim krizi yaşıyordu. I. Amaury’nin ölümünden sonra tahta geçen Baudouin IV ve ardından V. Baudouin, zayıf hükümdarlardı. 1186’da Guy de Lusignan’ın kral ilan edilmesi ise mevcut krizi daha da derinleştirdi. Özellikle Renaud de Châtillon’un Müslüman kervanlarına saldırısı, barışı tamamen ortadan kaldırdı ve Salâhaddîn’in cihad çağrısını tetikledi.
Hittin Savaşı: Haçlı Ordusunun Çöküşü
Salâhaddîn, Mayıs 1187’de Kudüs Krallığı’na karşı büyük bir sefer başlattı. Haçlı ordusu, kral Guy de Lusignan ve Renaud de Châtillon komutasında Taberiye’ye doğru harekete geçti. Ancak bu hareket, Salâhaddîn’in ustaca kurguladığı bir yanıltma planının parçasıydı.
Hittin mevkiine gelen Haçlı ordusu, susuzluk ve yorgunluk nedeniyle çökmüş durumdaydı. Müslüman ordusu onları tamamen kuşatarak imha etti. Kral Guy de Lusignan esir alınırken, Renaud de Châtillon bizzat Salâhaddîn tarafından idam edildi. Bu savaş, Haçlılar için tam anlamıyla bir felaket, Müslümanlar içinse büyük bir zaferdi.
Kudüs’ün Fethi
Hittin Zaferi’nin ardından Salâhaddîn hızlı bir şekilde ilerleyerek Akkâ, Beyrut, Askalân gibi şehirleri ele geçirdi. 2 Ekim 1187’de ise Kudüs, Müslümanların eline geçti. Bu fetihte Salâhaddîn’in gösterdiği merhamet, Avrupa’daki Haçlı anlatılarını bile etkiledi. Katliam yapılmaksızın şehir teslim alındı; sivillere zarar verilmedi.
Kudüs’ün fethi, Müslümanlar için sadece toprak kazanımı değil, inançsal bir zaferdi. Salâhaddîn, Haçlıların işgal ettiği bu kutsal şehri tekrar İslam’ın yönetimine alarak tarihe geçti.
Avrupa’nın Tepkisi ve Üçüncü Haçlı Seferi
Hittin Savaşı ve Kudüs’ün düşmesi Avrupa’da büyük bir sarsıntı yarattı. Papa III. Gregorius, bu yenilgi karşısında Üçüncü Haçlı Seferi’ni ilan etti. Bu sefere Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa, Fransa Kralı Philippe Auguste ve İngiltere Kralı Richard the Lionheart gibi isimler katıldı.
Ancak ne bu seferde ne de sonrakilerde Kudüs geri alınabildi. Salâhaddîn’in siyasi dehası, askeri stratejileri ve karizmatik liderliği sayesinde Müslümanlar, Haçlılara karşı önemli bir direnç oluşturmuştu.
Hittin Savaşı’nın Önemi
Hittin Savaşı sadece bir askeri başarı olarak değil, siyasi ve manevi bir zafer olarak da önemlidir. Bu savaş:
- Haçlıların Ortadoğu’daki hâkimiyetini sarstı,
- İslam dünyasında birliği güçlendirdi,
- Salâhaddîn’i tarihin en büyük liderlerinden biri hâline getirdi,
- Kudüs’ün yeniden Müslümanların kontrolüne geçmesini sağladı.
Aynı zamanda bu zafer, İslam tarihinde “cihad” kavramının pratiğe en somut şekilde döküldüğü anlardan biri oldu.
Hittin Savaşı, tarihte dönüm noktalarından biridir. Sadece bir meydan muharebesi değil; medeniyetler arası bir hesaplaşmanın simgesidir. Salâhaddîn Eyyûbî’nin stratejisi, sabrı ve kararlılığıyla kazanılmış bu zafer, İslam dünyasının birlik içinde neler başarabileceğini de gözler önüne sermiştir.
Tarihi sadece zaferlerle değil, bu zaferleri mümkün kılan liderlik ve vizyonla okumak gerekir. Hittin bunun en güzel örneklerinden biridir.
Kaynakça
- Sümeyra Gülel, Hittîn Savaşı ve Kudüs’te Haçlı Krallığı’nın Sonu, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2022.
- İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh.
- İmâdüddîn el-İsfahânî, el-Fethu’l-Kussî fi’l-Fethi’l-Kudsî.
- Bahaeddin İbn Şeddâd, en-Nevâdır es-Sultâniye ve’l-Mehâsin el-Yûsufiyye.
- Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi.
- Işın Demirkent, “Hittîn Zaferi ve Kudüs’ün Müslümanlarca Fethinin Batı’daki Akisleri”, Belleten, 1988.