Ahıska, bugün Gürcistan sınırları içinde yer alan ve geçmişte Ahıska Türkleri’ne vatan olan bir yerdir. Tarihi boyunca birçok devletin himayesine giren Ahıska Türkleri, milli benlik ve kültürlerini korumak için çabalamış, verilen bu asimile olmama çabasında Ahıska halkı ağır bedeller ödeseler de milli benlik ve kültürlerini bugün hala yaşatmayı başarmışlardır.
Ahıska Türkleri 1944 ve 1989 yılları arasında iki büyük sürgüne uğramış, çok acılar çekmiş ve ağır kayıplar vermiş bir halktır. 14 Kasım 1944 gecesi yanlarına çok az eşya alıp hiç bilmedikleri ülkelere sürgün edilen bu halk tam yeni iskan yerlerinde yeni bir hayat kurmuşken bu kez de 1989 Fergana Olayları’nda tekrar bir sürgün yaşamış ve kurdukları düzen altüst olmuştur. Dışlanmış, eşit yaşam hakları ellerinden alınmış bu halk; ağır şartlarda, anavatanlarından ayrı yaşam mücadelesi vermiştir.
Ahıska Nerede?
Ahıska; Türkiye’nin kuzeydoğusunda, sınıra 15 km mesafede bulunan bugünkü Gürcistan sınırında yer alan eski bir Türk yurdudur. Posof Çayı’nın iki yakasında bulunan Ahıska, karayolu ile Tiflis, Batum ve oradan da Türkiye’ye bağlıdır.

250 yıl Osmanlı idaresi…
Eski bir Oğuz bölgesi olan Ahıska, 1267-1578 yılları arasında Atabekler Hanedanlığınca yönetilmiştir. 9 Ağustos 1578 yılında Osmanlı idaresine giren Ahıska, Çıldır Beyliği’ne merkezlik yapmıştır. 250 yıl Osmanlı idaresinde kalan Ahıska, milli benliği, tarihi ve kültürüyle Anadolu’nun bir parçası olarak kalmıştır.
Ahıska’nın zorlu mücadelesi başlıyor…
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Edirne Antlaşması ile bölge, Rusya’ya bırakılmıştır. Böylece Ahıska Türkleri’nin karanlık tarihi de başlamıştır. Nisan 1918’de Osmanlı’ya katılma müracaatı yapan Ahıska Türkleri’nin bu kararı 4 Haziran 1918’de yapılan Batum Antlaşması’yla Gürcistan tarafından kabul edilmiştir. Fakat Gürcistan Ahıska’yı Osmanlı Devleti’ne bırakmayı kabul etse de Mondros Antlaşması’yla bölge resmen Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştır. Ancak ne yazık ki 16 Mart 1921’de Ruslarla yapılan Moskova Antlaşması ile Ahıska tekrar Ruslara geri verilmiştir.
Tüm bu zorluk ve baskılara rağmen Ahıska Türkleri yaşam mücadelesi vermeye devam etmişlerdir. Rusya tarafından istenmeyen ve yok edilmeye çalışılan bu toplum, savaşlarda ve ağır işlerde kullanılmakla birlikte zor şartlar altında yaşamlarını sürdürmüşlerdir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanlara karşı cephede savaşan Ahıska Türkleri on binlerce kayıp vermiştir. Defalarca sürgün edilen ve tekrar anavatanlarına dönemeyen Ahıska Türkleri bugün 13 cumhuriyetin 264 değişik bölgesinde yaşam mücadelesi vermektedir.
Ahıska Sürgününün Nedenleri
Ahıska Bölgesi uluslararası enerji nakillerinin geçiş güzergahında yer almaktadır. Yani rekabet alanlarının merkezinde kalmaktadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan(BTC) Ham Petrol Boru Hattı ve yine BTC Demiryolu, Ahıska coğrafyasıyla yakından bağlantılıdır. Bu özellikleriyle bölge uluslararası enerji güçlerinin ilgisini çekmiştir. Bu özelliği ile Rusya, Türkiye ve İran için önemi daha da artmış bulunmaktadır.
Ahıska Türkleri’nin sürgünü, yapılan jeopolitik hesapların yanında; Türkiye sınırına olan yakınlıktan kaynaklı endişelere de bağlıdır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, olası bir Türk-Rus savaşında Ahıska Türkleri’nin Türkiye’ye destek vereceğini düşündüğünden, bölgenin Türk ve Müslüman karakterini değiştirmeyi amaçlamıştır. Ahıska Türkleri dışında bölgedeki Kırım Tatarları, Malkarlılar, Çeçenler, İnguşlar ve Kalmuklar da sürgüne gönderilmiş ve Rus olmayan gruplara karşı etnik bir temizlik gerçekleştirilmiştir.
Ahıska Türkleri sürülürken onlara “sizleri Alman tehlikesinden korumak için başka yerlere naklediyoruz.” gibi bahanelerin de öne sürüldüğü bilinmektedir. Ahıska Türkleri bundan sonra Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerine( Kazakistan ve Özbekistan) dağıtılmıştır.
Ahıska bölgesinden sürgün edilen Türk nüfus yerine Gürcü ve Ermeni halklar yerleştirilerek söz konusu sürgün amacına ulaştırılmış ve Türkiye’nin bölgeyle kültürel sınırları değişmiştir. Günümüzde Ahıska Türkleri’nin sürgünüyle boşaltılan bu bölge, Türkiye’nin Kafkaslara açılmasında dar ulaşım koridorlarını kullanmasını zorunlu kılmaktadır ve bölgesel etkisini ise sınırlamaktadır.
14 Kasım 1944: Sürgün
Gerek Ahıska bölgesinin jeopolitik konumundan gerekse Ahıska Türkleri için planlanan etnik temizlik sebebiyle türlü bahaneler gösterilerek yerlerinden yurtlarından edilen bu halk geçmişte birçok acılar yaşamış, bugün hala anavatan özlemiyle yanıp tutuşmaktadır.
Sürgünden bir ay önce Ahıska bölgesinin Türk köylerinde olağanüstü durum ilan edilmiş ve köylere giriş çıkış yasaklanmıştır.
1938-1940 yıllarında Ahıska ve çevresine, Türkiye’ye karşı mücavir sınırın korunması adı altında on binlerce asker yerleştirilmiştir. 1940 yılına kadar askere alınmayan Ahıskalılardan 40 bine yakın bir nüfus Alman cephesine sevk edilmiş ve askere gönderilenlerin ise aileleri Borcom demiryolunun yapımında çalıştırılmışlardır. 1944 yılında tamamlanan demiryolu maalesef Ahıska Türklerine mezar olmuştur.
14 Kasım 1944 tarihinde gece yarısı saat 01:00’de on binlerce Sovyet askeri evlere baskın yaptı. Uykularından uyandırılan halka Stalin’in emri okundu ve iki saat içinde yanlarına taşıyabilecekleri kadar eşya ve yiyecek alarak evlerini boşaltmaları söylendi. Askeri kamyonlara bindirilen halk demiryoluna getirildi, önceden hazırlanmış hayvan ve yük taşımak için kullanılan vagonlara bindirildi.

Buradan sonrası 35 günlük bir eziyeti anlatır. Kasım ayının ortasında, ısıtma sisteminin olmadığı vagonlarda Ahıska halkı adeta ölüm yolculuğuna çıkmıştır. Bir vagona 8-10 aile bindirilmiş, vagonların başında bir Sovyet askeri görevlendirilmişti. O karmaşada aileler başka başka vagonlara bindirilmiş, birbirlerinden ayrılmışlardır.
Ölüm Treni…
Halkın eli silah tutan erkekleri Almanlarla savaşmak için cepheye alındığından sürgün halkını çoğunlukla kadınlar, çocuklar ve yaşlılar oluşturuyordu. Kadınlar; erkekler ve çocukların gözü önünde tuvalet ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için ya su içmiyorlar ya da patlayarak ölüyorlardı. Durum bu kadar büyüyünce kadınlar ve erkekler kendi aralarında birbirlerine sırtlarını dönerek daireler oluşturup tuvalet ihtiyaçlarını gidermeye başladılar.
Vagonlardaki hamile kadınlar doğum yaparken erkekler utançlarından sırtlarını dönüp hep birlikte yüksek sesle gözyaşları içinde şarkılar söylerdi. Açlık, susuzluk ve soğuktan daha yolda birçok Ahıskalı ölmüştür. Günde bir kez vagon kapıları açılır ve Sovyet askerleri ölüleri vagon dışına atardı. Bir mezarları bile olmadı. Ölenlerin yakınları vagondan inince ölülerini gömmek düşüncesiyle ölülerini askerlerden gizlemeye çalışıyordu. Fakat askerler durumu fark ettiklerinde ölenlerin yakınlarını vurmakla tehdit edip ölüyü vagonlardan dışarı savuruyorlardı.
Birçoğunun anasının, babasının, kardeşinin, eşinin, çocuğunun mezarı belli değildir. Her birinin başka başka devletlerde mezarı vardır.

Sürgünün Rakamları
14 Kasım’ı 15 Kasım’a bağlayan gece gerçekleşen sürgün hakkında sürgün edilen kişi sayısı net olmamakla birlikte birçok farklı kaynak yer almaktadır.
Stalin’in sürgün kararında, sürgün edilecek kişi sayısı 86.000 olarak belirlenmiştir. Beriya’nın sürgün raporunda 91.095 kişinin sürgün edildiği belirtilmiştir. Gürcü basınına göre 125 bin Ahıska Türkü sürgün edilmiştir. Batı Yayınları ise sürgüne gönderilen Ahıska Türkü sayısının 200 bin civarında olduğunu ileri sürmektedir. Türkler Ansiklopedisine göre 115 bin kişi sürgüne gönderilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nda 44 binden fazla Ahıska Türkü askere alınarak Alman cephesinde en ön saflarda savaşmış ve bunlardan yalnızca 16 bin kişi kurtulabilmiştir. Ahıska Türkleri’nin 25.000 kadarının savaşta öldüğünü aktaran farklı bir kaynakta savaştan dönen gazilerin köylerine döndüklerinde kimseyi bulamadıklarını belirtmektedir. Ahıskalı gaziler aylarca yakınlarını, akrabalarını Orta Asya’da şehir şehir, köy köy dolaşarak arayacaktır. Bu çile yıllarca sürer.
Defalarca yerlerinden edilen, haksız sürgünlere uğratılmış Ahıska Türkleri bugün hala anavatana dönüş mücadelesi vermektedir. Bu sürgün halk birçok defa anayurtlarına dönmek üzere müracaatlar yapmıştır. Ne yazık ki bu müracaatlar çoğu zaman geri çevrilmiştir.
