11 Temmuz, sadece bir tarihten ibaret değil. Bu tarih, insanlığın vicdanında derin izler bırakan, modern çağda Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşmiş bir soykırımın yıldönümüdür. 1995 yılında Bosna’nın doğusundaki Srebrenica’da yaşananlar, sadece o coğrafyada yaşayanlar için değil, insan olan herkes için bir yüzleşme, bir utanç ve aynı zamanda bir hatırlama borcudur.
Srebrenica’nın Kayıp Masumiyeti
Srebrenica, kelime anlamıyla “gümüş şehri”. Şifalı suları, yeşil doğası ve tarihî madenleriyle küçük ama şirin bir Bosna kasabası. Ancak 1995 yılının Temmuz ayında bu güzel kasaba, tarihin en karanlık sayfalarından birine dönüştü. Birleşmiş Milletler tarafından “güvenli bölge” ilan edilmesine rağmen, 11 Temmuz’da Sırp birlikleri tarafından ele geçirildi. Ardından sadece birkaç gün içinde, tahminen 8 binden fazla Boşnak erkek ve erkek çocuk, sırf Müslüman oldukları için sistematik şekilde katledildi.
Soykırımın Gölgesinde: Batı’nın Sessizliği
Srebrenica’da yaşananlar sadece bir savaş suçu ya da basit bir askeri başarısızlık değildi. Bu, organize bir etnik temizlikti. En ağır insanlık suçlarından biri olan soykırım, üstelik “medeniyetin beşiği” olarak adlandırılan Avrupa’nın göbeğinde, dünyanın gözleri önünde gerçekleşti. Ne yazık ki başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Batı dünyası, bu katliam karşısında ya sessiz kaldı ya da dolaylı olarak ortak oldu.
Özellikle Hollandalı BM askerleri, “güvenli bölge”yi korumakla yükümlü oldukları hâlde sivil Boşnakları Sırp güçlerine teslim etti. Birçok tanığın anlattıklarına göre bu askerlerin bazıları, Müslüman kadınlara cinsel saldırılarda dahi bulunmuştu. Böylece Srebrenica, sadece katliamın değil, aynı zamanda uluslararası sistemin iflasının da sembolü haline geldi.
Vahşetin Tanıkları: Kan, Gözyaşı ve Sessizlik
Srebrenica’da yaşananlar anlatılamayacak kadar ağır, yazılamayacak kadar derin bir trajedidir. Kadınlar tecavüze uğradı, çocuklar öldürüldü, yaşlılar sürüklendi, genç erkekler topluca kurşuna dizildi. Hayatta kalanlar ya ormanlara kaçtı ya da BM kampına sığındı. Ancak ne kaçanlar kurtulabildi ne de sığınanlar.
Savaşın ardından bulunan toplu mezarlarda cesetler yan yana, üst üste, bazen elleri bağlı şekilde ortaya çıkarıldı. Bazıları diri diri gömülmüştü. Kimileri son nefesini verirken elinde Kur’an vardı. Onlar sadece birer kurban değil, aynı zamanda Avrupa’nın “insan hakları” söyleminin ne kadar seçici olduğunu ispat eden semboller oldular.
Srebrenica: Bir Çağın Kerbelası
Tarih boyunca bazı şehirler vardır ki sadece coğrafi birer nokta değil, aynı zamanda insanlık vicdanının kırıldığı yerlerdir. Kerbela nasıl ki İslam tarihinin en derin acılarından birini taşıyorsa, Srebrenica da modern çağın Kerbelası olmuştur. Çünkü burada da suçsuz insanlar, inançları ve kimlikleri yüzünden katledildi. Burada da dünya izledi. Ve burada da acı, nesiller boyunca sürecek bir yasın fitilini ateşledi.
Bugün Srebrenica Ne Anlatıyor?
Srebrenica bugün bize sadece bir soykırımı değil, insanlığın sınırlarını, Batı’nın ikiyüzlülüğünü ve Müslüman kimliğe karşı uygulanan çifte standardı anlatıyor. Aynı zamanda bu vahşetin içinde dimdik ayakta duran anneleri, geri dönmekten vazgeçmeyen Boşnakları ve hâlâ kayıplarını arayan binlerce kişiyi de anlatıyor.
Ormanlar hâlâ çığlıklarla dolu, dağlar hâlâ ağıtlarla yankılanıyor. Bugün bile Bosna’da her yeni açılan mezar, soykırımın yeni bir tanığını ortaya çıkarıyor.
Unutmadık, Unutturmayacağız
Srebrenica’nın acısı sadece Bosna’nın değil, tüm insanlığın omuzlarında taşıması gereken bir yüktür. Bu yük, geçmişe dönüp hesap sormaktan değil, geleceği unutmadan inşa etmekten geçer. Çünkü unutmak, tekrarına izin vermektir.
Her yıl 11 Temmuz’da yüzlerce tabut toprağa veriliyor. Analar ağlıyor, yetimler büyüyor, suçlular ise hâlâ yargı önüne çıkmayı bekliyor. Radovan Karadziç ve Ratko Mladiç gibi baş faillerin bir kısmı mahkemeye çıkarılsa da, o dönemin siyasi ve askeri işbirlikçileri —BM görevlileri, NATO yetkilileri ve Batılı diplomatlar— hâlâ cezasızlık zırhının arkasına saklanıyor.
Son Söz
Srebrenica bir daha olmasın diye yazıyoruz. Sadece hatırlamak için değil, hatırlatmak için. Çünkü bu topraklarda insanlar “Türk” oldukları gerekçesiyle öldürüldü. Çünkü Srebrenica, bizim de davamız, bizim de acımız, bizim de utancımızdır.
Bu utancı sahiplenmek, onu gelecek nesillere aktarmak, unutturmamak için tarihe tanıklık etmeli ve susmamalıyız.
Srebrenica’yı unutmadık, unutturmayacağız.


