Dünya tarihinin en şanlı fetihlerinden olan İstanbul ’un Fethi‘ ni hepimiz biliyoruz. Ancak fethin ne kadar zorlayıcı olduğuna, zamanın koşullarına, Konstantinopolis’in nasıl savunulduğuna, Fatih’in ince zekasına o kadar da hâkim değiliz. Bu yazımızda İstanbul ’un fethine dair çok fazla bilinmeyen detayları sizlere aktaracağız.
1- Şehri Çevreleyen Surlar
Hristiyanlığın başkenti olan Konstantinopolis, 22 kilometrelik surlar ile çevrelenmekteydi. Bu surlar Yedikule- Topkapı hattında yer alıyordu. Şehri 23 ordu kuşatmış, ancak hiçbiri bu güçlü surları yıkıp da şehre girememişti, ta ki Fatih Sultan Mehmet gelene dek. Bahsedilen surlar, şehrin en dayanıklı duvarlarıydı, ancak zayıf olan yerler de vardı. Haliç boyunca uzanan surlar daha zayıftı ve daha az asker nöbet tutuyordu, daha az korunuyordu. Bu surun uzunluğu ise 7 kilometreydi. Bu surun bittiği yerden, yani Marmara Denizi’nden tekrar Yedikule’ye dek uzanan surun uzunluğu da 7,5 kilometreydi. Ayrıca surların büyük bir kısmı fetihten yaklaşık 10 sene evvel onarılmıştı, yani Osmanlı askerlerinin işi daha da zordu.
2- Haliç’e Çekilen Zincir
Konstantinopolis’in karşısında bir Ceneviz kolonisi olan Galata bulunmaktaydı. Sarayburnu’ndan Galata’ya bir zincir çekilmiş ve böylelikle Haliç düşman gemilerin girişine karşı zincir ile savunulmuştur. Bir düşman gemisi Haliç’e girmeye çalıştığında zincir gerilmekte ve kıyılardaki çanlar çalmaktadır. Eğer bir dost gemisi yaklaşırsa da zincirler biraz gevşetilerek geminin girişine izin verilmektedir. Akıllara Fatih Sultan Mehmet’in Galata’daki Cenevizliler ile anlaşıp zincirin ucunu koparıp atmasının daha kolay olabileceği gelebilir. Ancak uluslararası anlaşmalar gereği Fatih bu zincire dokunmamıştır.
3- Karadan Yürütülen Gemiler
Sanıldığının aksine, gemilerin fetih günü ile pek de alakası yoktur. Gemilerin karadan yürütülüp denize indirildiği gün İstanbul fethedilmemiştir. Fatih’in gemileri karadan yürütme fikri aslında tarihte bir ilk de değildir. Daha evvel Romalılar bunu yapmıştır. Haliç’in girişine çekilen zincirin indirilememesi, Fatih’i şehre girecek başka bir yol aramaya sokmuştur. Konstantinopolis’in Haliç kıyısındaki surları daha zayıf olduğundan Fatih Haliç’e girmeyi kafasına sokmuştur. Roma tarihini iyi bilen Sultan, Bizans’ı kendi silahı ile vurmuş ve gemileri karadan yürütmüştür. Galata’nın arkasından dolanarak ağaçları kestirip, kuyruk yağı ile bu kütükleri yağlatmıştır. Dolmabahçe’den karaya çıkarttığı gemiler, 21 Nisan’da Kasımpaşa’dan tekrar denize inmiştir. Gemilerin karadan yürütülebilmesi, donanmanın devasa gemilere sahip olmaması ve Osmanlı askerlerinin çevikliği sayesinde olmuştur. Surların ardından Haliç’e inmiş olan Osmanlı donanmasını gören Bizanslılar şok olmuş ve “Rum ateşi” dedikleri ateş gemileri ile Haliç’ten Osmanlıları atmaya çalışmışlardır. Ancak bu çabaları yetersiz kalmıştır.
4- Şehri Savunan Cenevizli Paralı Asker: Giovanni Giustiani Longus
1453 senesinin Nisan ayında şehri savunan toplam 7.000 asker vardı. Bunların 2.000’i yabancı askerlerdi. Ancak Konstantinopolis’in savunmasında en çok öne çıkan isim, 700 askeri ile desteğe gelen Cenevizli paralı asker Giovanni Giustiani olmuştur. Giustiani, savunma savaşlarındaki ustalığı ile bilinmekteydi. Normalde birbirlerine düşman olan Yunanlılar, Venedikliler ve Cenevizliler bu korkusuz paralı askerin liderliğinde bir araya gelerek şehri savunmuşlardır. Yıkılan surların yeniden inşasını yaparak destek olmuşlardır. Savunmanın kilit ismi olan Giovanni Giustiani, fetih günü olan 29 Mayıs 1453 tarihinde feci şekilde yaralanır. Giusitiani’nin yaralanması tüm ordunun motivasyonunun düşmesine ve umutların tükenmesine yol açacaktır. Bazı kaynaklar Giustiani’nin tatar yayı ile boynunu omzuna bağlayan yerden vurulduğunu yazarken, bazı kaynaklar ise atılan bir güllenin onun çok yakınına düştüğünü yazmaktadır. Yaralanışı meçhul olan bu asker, Bizans imparatoru Konstantin XI. Palaiologos’un yalvarışlarına rağmen bir sandala atlayarak kaçmıştır. İki gün sonrasında da kaçtığı Kos Adası’nda ölmüştür.
5- Bizans Surlarına Ay Yıldızı Diken Yiğit
Ulubatlı Hasan’dan bahsediyoruz. Türk tarihi boyunca düşük rütbeli bir askerin kahraman olduğu çok az görülmüştür. Ulubatlı Hasan da bu kahramanlardan biridir. Ulubatlı Hasan’a dair elimizde çok bilgi olmasa da, İskoç bir tarihçi onu “uzun bir dev” olarak betimlemiştir. Bu kahraman yiğit, onca mızrak, ok ve taş yağmuruna rağmen surlara tırmanıp sancağı dikmiştir. Kendini yalnızca küçük bir kalkanla korumuş, 12 arkadaşı daha yanına gelene dek bayrağı korumuştur. Yere yığıldığında, vücudunda tam 27 tane ok yarası tespit edilmiştir. Ulubatlı Hasan’ın diktiği bu bayrak, Fatih Sultan Mehmet’in hüküm sürdüğü müddetçe olduğu yerde kalmıştır.
6- Yeraltından Şehre Giden Tüneller
Osmanlı ordusunda yer alan birim olan lağımcıların görevi, savaş sırasında tünel kazarak kaleyi içerden fethetmektir. İstanbul ’un fethinde de bu yol denenmiştir. Ya açılan tüneller ile şehre girilecek, ya da surların altı kazılarak surların çökmesi sağlanacaktır. Tünellerin kazılmasında Sırplar görevlendirilmiştir. Ancak 16 Mayıs 1453 günü Bizans muhafızları yerden gelen sesleri işitip şüphelenirler. Bu kez onlar da tünel kazmaya başlarlar. Böylelikle yeraltında karşılaşılır ve Bizanslılar tüneli ateşe vererek herkesin ölümüne sebep olur. Lağımcıların çabası ne yazık ki hüsranla sonuçlanır.
Kapak Görseli: http://www.irsadgenclik.org/istanbulun-fethinin-563-yili/
Cevap Yok