İletişimin tarihi, insanlığın varoluşundan bu yana süregelen bir ihtiyaçtan beslenir. Mağara duvarlarındaki çizimlerden dumanla haberleşmeye, telgraftan radyoya ve nihayetinde televizyona kadar uzanan bu uzun yolculuk, insanın bilgiye ulaşma ve başkalarıyla bağlantı kurma arzusunun ürünüdür. Bu yolculukta televizyon, hiç kuşkusuz en etkileyici ve dönüştürücü araçlardan biri olmuştur.
Türkiye’nin televizyonla tanışması ise diğer ülkelere kıyasla geç olsa da, hem toplumsal yaşam hem de medya kültürü açısından köklü değişimlerin başlangıç noktası olmuştur. Televizyon, yalnızca bir eğlence aracı değil; toplumu bilgilendirme, yönlendirme ve hatta dönüştürme potansiyeli taşıyan bir iletişim kanalıdır. Bu yazıda, Türkiye’de televizyonculuğun 1952’de İTÜ-TV ile başlayan ve 1968’de TRT ile kurumsallaşan hikâyesini, dijitalleşmeyle birlikte geldiği noktayı mercek altına alıyoruz.
Televizyonun Dünyadaki Serüveni
Televizyonun dünyadaki serüveni, 1873’te İrlandalı telgrafçı Andrew May’in yaptığı ilk teknik keşifle başlamıştır. 1883’te Alman bilim insanı Paul Nipkow’un geliştirdiği döner disk, televizyon teknolojisinin temel taşlarından biri olmuştur. İngiliz mühendis John Logie Baird ise 1925’te bu diski kullanarak ilk başarılı görüntü aktarımlarını gerçekleştirmiş ve 1936’da BBC aracılığıyla dünyanın ilk televizyon yayını Londra’da gerçekleştirilmiştir.
Bu yayın diğer ülkeler tarafından hızla takip edilmiştir: ABD 1939, Fransa 1948, Almanya 1952, Cezayir 1953 ve Norveç 1960 yılında televizyon yayınlarına başlamıştır. Ancak Türkiye’nin bu zincire dahil olması, çeşitli teknik ve siyasal nedenlerden dolayı daha geç gerçekleşmiştir.
Türkiye’de İlk Kıvılcım: İTÜ-TV
Türkiye’de televizyonun ilk ışığı, 9 Temmuz 1952’de İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) yakılmıştır. İTÜ-TV adıyla kurulan bu sistem, ülkemizin ilk televizyon deneme yayınına sahne olmuştur. Prof. Dr. Mustafa Santur’un öncülüğünde, Adnan Ataman ve Aldo D’orfani gibi genç mühendislerin çabalarıyla yürütülen bu yayınlar, haftada bir gün, birkaç saatlik sürelerle gerçekleşmiştir.
Bu dönemin dikkat çeken bir yönü de, Hollandalı elektronik devi Philips’in teknik donanım desteğiyle sürece katkı sağlamasıdır. Philips’in gönderdiği cihazlarla ilk yayınlar yapılmış, ilerleyen yıllarda bu marka, Türkiye’nin televizyon kültürünün şekillenmesinde önemli bir yer edinmiştir. 1960’lı yıllarda ise televizyon, büyük şehirlerde halkın misafirliğe giderek izlediği bir sosyal aktiviteye dönüşmüştür.
İTÜ-TV, Zeki Müren’in yer aldığı “Berduş” filmiyle televizyon-sinema ilişkisinin ilk adımlarını atmış, Halit Kıvanç’ın sunduğu ilk talk show, Erkan Yolaç’ın “Evet-Hayır” yarışması gibi programlarla Türkiye’de televizyonculuğun temellerini atmıştır.
TRT’nin Kuruluşu ve Devlet Yayıncılığı Dönemi
1964’te yürürlüğe giren 359 sayılı yasa ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) resmen kurulmuştur. TRT, devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını yapmak üzere kurulan ilk ve uzun yıllar boyunca tek televizyon kanalı olmuştur. 31 Ocak 1968’de TRT, Ankara Mithatpaşa Stüdyosu’ndan yaptığı yayınla Türkiye’de televizyonculukta yeni bir dönemin kapılarını aralamıştır.
İlk yayın yaklaşık 90 dakika sürmüş, ardından haftada üç gün, üçer saatlik yayınlara geçilmiştir. Kısa sürede İzmir ve İstanbul televizyon stüdyoları da açılmış, TRT; haber, belgesel, spor, eğitim ve kültür programlarıyla izleyicinin günlük hayatına entegre olmuştur.
TRT’nin yayıncılık anlayışı, kamu hizmeti yayıncılığı ilkelerine dayanıyordu. Bilgilendirme, eğitme, eğlendirme ve kültürel değerleri yayma hedefleriyle hareket eden TRT, tarafsızlık ve çok sesliliği gözeten yayın politikalarıyla öncü rol üstlenmiştir.
Özel Televizyonlar ve Rekabetin Başlangıcı
1982 Anayasası’nın 133. maddesi devlet tekeli anlayışını sürdürse de, 1990’larda bu anlayış fiilen kırılmıştır. 1990 yılında Star 1’in uydu aracılığıyla yayın yapmaya başlamasıyla özel televizyonculuk dönemi başlamıştır. Star 1’i Teleon, Kral TV, Kanal 6, Flash TV, ATV, Kanal D gibi özel kanallar takip etmiş; yayın çeşitliliği ve rekabet artmıştır.
Bu gelişmeler, TRT’yi de içerik ve teknik altyapı açısından dönüşüme zorlamıştır. Artık TRT de, sadece kamu yayıncılığı değil, aynı zamanda rekabetçi bir medya aktörü olarak varlık göstermek durumundaydı.
Dijitalleşme ve TRT’nin Dönüşümü
2000’li yıllarla birlikte dünyada hızla yayılan dijitalleşme süreci, Türkiye’de de televizyon yayıncılığını kökten dönüştürmüştür. TRT, bu dönüşüme adapte olabilmek için ciddi yatırımlar yapmıştır. 2008-2019 yılları arasında yaklaşık 1,5 milyar TL’lik dijital yayın yatırımı yapılmış, sayısal yayıncılık altyapısı büyük ölçüde tamamlanmıştır.
TRT, yalnızca televizyon değil, aynı zamanda internet, mobil platformlar ve çevrimiçi içerik alanlarında da varlık göstermeye başlamıştır. TRT World, TRT Arabi, TRT Türk gibi çok dilli yayın yapan kanallar aracılığıyla uluslararası bir yayıncı kimliği kazanmıştır.
2023 yılında TRT, çevrimiçi içerik platformu “tabii”yi hayata geçirerek dijital yayıncılığa yeni bir soluk getirmiştir. Tabii, Türkiye’nin ilk küresel çevrimiçi içerik platformu olma özelliğini taşımaktadır ve kısa sürede büyük ilgi görmüştür. Yerli ve özgün yapımların yanı sıra belgesel, dizi ve eğitici içerikler barındıran platform, yakın zamanda farklı dillerde yayın yapmaya da başlayacaktır.
Televizyonun Türkiye’deki serüveni, yalnızca bir teknolojinin yaygınlaşması değil, aynı zamanda bir toplumun kültürel, sosyal ve politik dönüşümüdür. 1952’de İTÜ-TV ile başlayan bu yolculuk, 1968’de TRT’nin doğuşuyla kurumsallaşmış; 1990’larda özel kanalların doğuşuyla çeşitlenmiş ve 2000’li yıllarda dijitalleşmeyle evrim geçirmiştir.
Bugün Türkiye, 18 televizyon kanalı, 17 radyo istasyonu, çok sayıda dijital platform ve çevrimiçi medya aracılığıyla zengin bir yayın ağına sahiptir. TRT, bu yapının omurgasını oluştururken, geçmişten bugüne taşıdığı değerlerle dijital çağda da varlığını sürdürmektedir.
Televizyon artık sadece bir eğlence aracı değil; kamuoyunu şekillendiren, kültürel değerleri yaşatan ve bilginin demokratikleşmesini sağlayan güçlü bir iletişim aracıdır. Türkiye’nin televizyon tarihine baktığımızda, bu değişimin her aşamasında toplumsal hayatın şekillendiğini ve medya okuryazarlığının giderek daha kritik hale geldiğini görmekteyiz.
Bu bağlamda, geçmişin izinden bugünü anlayarak geleceği şekillendirmek adına Türkiye’nin televizyon tarihi sadece bir medya hikayesi değil; aynı zamanda toplumsal belleğimizin en canlı parçalarından biridir.
Kaynakça
- Kar, Ayşe Tuğba & Gündüz, Uğur. (2023). İTÜ-TV’den TRT’ye Türkiye’de Televizyon Tarihi ve Dijitalleşme. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi.
- TRT Kurumsal. https://www.trt.net.tr/kurumsal/tarihce
- TRT Kurumsal. https://www.trt.net.tr/kurumsal/trtnin-hikayesi
- Tabii. https://www.tabii.com/
- Tasouji Dural, Canan. “İTU-TV Deneyimi ve Türkiye’de Ulusal Televizyon Yayınlarını Bekleme Süreci”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Bahar 2022.
- Gönenç, Enver Özgür. “İletişimin Tarihsel Süreci”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Hakemli Dergisi, 2007.


