Bu yazımızda Avrupa Birliği ve Türkiye konusuna değineceğiz. Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri öncesinde ise Avrupa Birliği’nin kuruluşuna, amaçlarına ve kriterlerine yer vereceğiz.
Avrupa Birliği’nin Kuruluşu:
Önceki yazılarımızdan da hatırlayacağınız üzere Avrupa’da mal, iş gücü, hizmet ve sermayenin serbest dolaştığı bir ortak pazarın kurulmasını, sonrasında ise siyasi birliğin sağlanmasını amaçlayan Avrupa ülkeleri 1957 yılında yaptıkları Roma Antlaşması ile “Avrupa Ekonomik Topluluğu” (AET)’ nu kurmuşlardı.
7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan Maastricht Antlaşması Kasım 1993’te yürürlüğe girmiş ve topluluk “Avrupa Birliği” adını almıştır.
Maastricht Kriterleri:
Maastricht Antlaşması, Hollanda’nın Maastricht kentinde imzalanan, Ekonomik ve Parasal Birliğin aşamaları ve bu aşamalarda izlenecek politikaların uygulanması için gerekli kurumsal değişikliklerin ayrıntılı olarak düzenlendiği bir antlaşmadır.
Bu antlaşma ile yakınlaşma kriterleri ve bu kriterlere uymayanlara uygulanacak yaptırımların yer aldığı “Maastricht Kriterlerleri” belirlenmiştir.
Maastricht Kriterleri şunlardır:
- Üyelerin yıllık ortalama enflasyon oranı, en düşük yıllık enflasyona sahip üç üye devletin enflasyon ortalamasını en fazla 1,5 puan geçebilir.
- Üye devletlerin bütçe açığı oranı gayri safi yurt içi hâsılasının (bir ülke sınırları içerisinde belli bir zaman içinde, üretilen tüm mal ve hizmetlerin para birimi cinsinden değeri) % 3’ünü aşmaması gerekir.
- Üye devletlerin kamu borcunun, gayri safi yurt içi hâsılalarının % 60’ını geçmemesi gerekir.
- Her üye devletin uzun vadeli faiz oranı, en düşük orana sahip üç üye devletin faiz oranını en fazla 2 puan aşabilir.
- Üye devletlerin ulusal paraları, Avrupa Döviz Kuru mekanizmasının izin verdiği normal dalgalanma sınırları içinde kalmalıdır
Kopenhag Kriterleri:
22 Haziran 1993 tarihinde Danimarka’da Kopenhag Zirvesi toplanmıştır. Kopenhag Zirvesi’nde Avrupa Birliği’ne katılacak ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce; demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, azınlık hakları ve istikrarlı ekonomi gibi konularda belirli bir seviyeye gelmesi gerektiği vurgulanmıştır. Avrupa Birliği, Kopenhag Kriterleri’ne göre uygun gördüğü birçok Doğu Avrupa ülkesini 2004 yılından itibaren tam üyeliğe almıştır.
Avrupa Birliği ve Türkiye:
AET’nin kısa sürede başarıya ulaşması Türkiye’yi de bu birliğe katılma konusunda teşvik etmiştir. Zira Türkiye bu bütünleşmenin dışında kalmak istememiştir. Bunun üzerine Türkiye 1959 yılında AET’ye başvuru yaparak günümüzde de devam etmekte olan adaylık sürecini başlatmıştır.
Ankara Antlaşması:
Türkiye 1959 yılında AET’ye üyelik başvurunda bulunsa da AET, Türkiye’nin kalkınma düzeyinin tam üyelik için yeterli olmadığı ve tam üyelik şartlarını yerine getirinceye kadar bir ortaklık antlaşması imzalanması gerektiği cevabını vermiştir. Bunun üzerine 12 Eylül 1963 tarihinde “Ankara Antlaşması” imzalanmıştır.
Ankara Anlaşması, Katma Protokol (1973)’ün öngörüldüğü şekilde uygulanamamıştır.
AB ile başlangıçta sadece ekonomik olan sorunlar, Yunanistan’ın 1980 yılında topluluğa tam üye olması ile siyasi boyut kazanmıştır. Zira AB’ye üyeliğin kabulü için oybirliği şartı aranmaktadır. Türkiye ile arasındaki sorunların kendi politikasına uygun şekilde çözümü için Yunanistan’ın veto hakkını bir koz olarak kullanması sonucu Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki ilişkiler dondurularak mali iş birliğine son verilmiştir.
Türkiye’nin Gümrük Birliğine Girişi:
Ekonomik refahın artırılmasının Avrupa Birliği’ne üyelikten geçtiğine dair
düşünce, Türkiye’nin 14 Nisan 1987 tarihinde tekar tam üyelik başvurusu yapmasına yol açmıştır. Avrupa Komisyonu ise 1989 yılına ait bir raporda Türkiye’nin üyeliğe uygun olduğunu fakat o dönem için üyelik konusunda verilecek kararın ertelenmesinin uygun olacağını duyurmuştur. Ayrıca Türkiye’nin Gümrük Birliği sürecini tamamlaması önerilmiştir.
1989 sonrası süreçte Türkiye’nin AB ile ilişkileri zorlu bir süreçten geçmiştir. Avrupa ülkeleri başta pkk olmak üzere Türkiye’ye karşı terör faaliyetlerinde bulunan örgütlerin kendi ülkelerinde faaliyette bulunmalarına izin vermiştir. Ayrıca AB, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin, en kısa sürede tam üye olarak AB’ye kabul edileceğini belirtmiş fakat Türkiye için sadece iş birliğinin güçlendirilmesi, ilişkilerin geliştirilmesi ve gümrük birliğinin tamamlanması gibi hedeflerden söz etmiştir.
Yapılan müzakereler sonunda Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
Avrupa Birliğinin Genişleme Süreci ve Türkiye:
Aralık 1997’deki Lüksemburg Zirvesi kararlarında Kıbrıs dahil on bir ülkeden tam üyeliğe aday ülke olarak söz edilirken Türkiye için ise adaylık kavramı kullanılmamıştır.
15-16 Haziran 1998 tarihlerinde gerçekleşen AB “Cardiff Zirvesi” Sonuç Belgesi’nin genişleme ile ilgili bölümünde, adayların tam üyeliğe hazırlanma durumunu incelemek üzere kurulmuş olan gözden geçirme mekanizmasına Türkiye de dahil edilmiştir. Belgede ayrıca, Komisyon tarafından Türkiye’yi tam üyeliğe hazırlamak için sunulan “Avrupa Stratejisi” onaylanmıştır.
1999 yılında yapılan Helsinki Zirvesi‘nde Türkiye’nin adaylığı resmen onaylanmış ve diğer aday ülkelerle eşit konumda olacağı ifade edilmiştir. AB; Helsinki Zirvesi, Kıbrıs ve Ege sorunlarını Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde siyasi kriterler haline getirmiştir. Türkiye için hazırlanan Katılım Ortaklığı Belgesi ise 8 Mart 2011 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmıştır.
2004 yılında yapılan Brüksel Zirvesi‘nde Türkiye’nin siyasi kriterleri karşıladığı vurgulanmış ve Ekim 2005’te ise müzakerelere başlanması kararı alınmıştır. Lüksemburg’da konferans ile Türkiye resmen AB’ye katılım müzakerelerine başlamıştır.
Yaşanan bütün bu süreçlere rağmen Türkiye bir türlü AB’ye kabul edilmemiştir.
Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkilerinin kronolojisini aşağıdaki bağlantıdan da inceleyebilirsiniz.
https://ticaret.gov.tr/dis-iliskiler/avrupa-birligi/turkiye-ab-iliskilerinin-kronolojisi
Bu bilgiler MEB ve Akademik kaynaklar referans kullanılarak hazırlanmıştır.
Cevap Yok