Bu yazımızda, kadim dünyada bilimler yani ilk çağda bilim konusunu işleyeceğiz. İlk Çağ’da astronomi, coğrafya ve tıp alanlarında yapılan çalışmaları ele alacak ve bu çalışmaların günümüz bilimine nasıl katkıda bulunduğunu görmüş olacağız.
Kadim Bilimlerin Doğuşunda Etkili Olan Faktörler
İnsanlık tarihi, merak ve keşfetme arzusuyla örülmüş bir serüvendir. Bu serüvenin ilk adımları, temel ihtiyaçlarımızı karşılama çabasıyla atılmış ve bu çabalar bilimin temellerini oluşturmuştur. Kadim dünyada bilimler insanın doğayla ve evrenle kurduğu ilişkinin derinleşmesiyle şekillenmiştir.
Yaşadığı çevreyi tanıma, zamanı algılama, beslenme, barınma ve hastalıklardan korunma gibi temel ihtiyaçlar, insanoğlunu gözlemlemeye, deney yapmaya ve bilgi biriktirmeye itmiştir. Bu sayede astronomi, coğrafya ve tıp gibi bilimler ile ilk çağda bilim adımları atılmıştır.
Astronomi
İnsanlık var olduğu andan itibaren gökyüzüne ve gök cisimlerine hayranlıkla bakmıştır. Bu hayranlık, zamanla gök cisimlerini gözlemlemeye ve bu gözlemlerden anlam çıkarmaya dönüşmüştür. Özellikle tarımla uğraşmaya başlayan insan toplulukları için mevsimleri önceden tahmin etmek hayati önem taşıyordu. Bu ihtiyaç, astronomi biliminin ilk temellerini oluşturmuştur.
Mezopotamya’da Astronomi
Astronomi biliminin ilk önemli gelişmeleri Mezopotamya uygarlıklarında gerçekleşmiştir. Ziggurat adı verilen tapınaklar, astronomik gözlemler için ideal bir ortam sunmuştur. Mezopotamyalılar, bir yılın uzunluğunu bugünkü hesaba göre sadece 4,5 dakikalık bir hata ile hesaplayabilmişlerdir. Bu bilgiyi kullanarak tarımsal faaliyetleri planlamak için takvimler oluşturmuşlardır.
Babiller’de Astronomi
Babiller, gökyüzünü sistematik bir şekilde gözlemleyen ilk uygarlıklardan biridir. Gök cisimlerini takip etmek için gökyüzünü 12 takımyıldızına bölmüşler ve bu takımyıldızlarına hayvan ve eşya isimleri vermişlerdir. Ayrıca, Merkür ve Venüs gezegenlerinin Güneş’in etrafında hareket ettiğini keşfetmişlerdir.
Yunanlılar ve Mısır’da Astronomi
Yunanlılar ve Mısırlılar da astronomiye önemli katkılarda bulunmuşlardır. Özellikle denizcilikle uğraşan Yunanlılar için gemicilerin denizde yönlerini bulması hayati önem taşıyordu. Bu nedenle Yunan filozofu Thales, gemicilere kuzey yönünü bulmak için Küçük Ayı takımyıldızını kullanmalarını tavsiye etmiştir. Mısırlılar ise Nil Nehri’nin taşma zamanını tahmin etmek için Sirius yıldızının konumunu gözlemlemişlerdir.
Astronominin Diğer Bilimlere Etkisi
Astronomi biliminin gelişmesi sadece tarım ve navigasyon gibi alanlarda değil, matematik, fizik ve kimya gibi bilimlerin gelişmesinde de önemli rol oynamıştır. Astronomik gözlemler ve hesaplamalar, matematiğin ve fiziğin temelini oluşturmuştur. Kimya bilimi ise astronomik gözlemlerden elde edilen bilgiler ışığında gelişmiştir.
Coğrayfa
Coğrafya biliminin ilk izleri, Yunanlıların MÖ 8. yüzyıldan itibaren Akdeniz kıyılarında deniz ticareti amacıyla yaptıkları yolculuklarda görülmektedir. Bu yolculuklar, farklı yerlerin keşfedilmesine ve coğrafi bilginin artmasına katkıda bulunmuştur. Bilinen ilk dünya haritaları da bu dönemde, Thales, Anaximander ve Hekataios gibi Yunan filozoflar tarafından çizilmeye başlanmıştır.
Romalılar ve Coğrafya
Romalılar ise coğrafya alanındaki çalışmalarını uzun mesafeli sefere çıkan ordunun su ve yiyecek bulabileceği bölgeleri belirlemek amacıyla başlatmışlardı. Romalı general ve coğrafyacı Pomponius Mela, “De Chorographia” adlı eserinde dünyayı üç kıtaya bölen bir sistem geliştirmiştir. Romalı bilgin Plinius ise “Naturalis Historia” adlı eserinde coğrafya, astronomi, zooloji ve botanik gibi birçok farklı alanda bilgi derlemiştir.
Büyük İskender ve Eratosthenes
Coğrafya alanındaki gelişmelere en önemli katkılardan birini de Makedonya Kralı Büyük İskender sağlamıştır. İskender’in seferleri, o zamana kadar bilinmeyen birçok bölgenin keşfedilmesine ve coğrafi bilginin genişlemesine yol açmıştır. İskenderiye Kütüphanesi’nde görev yapan Eratosthenes ise Dünya’nın çevresini bugünkü değerine yakın olarak hesaplayan bir bilim insanıydı.
Amasyalı Strabon
Amasya’da yaşamış ve coğrafya konusunda çalışmış Strabon, Anadolu’nun da dahil olduğu Roma İmparatorluğu topraklarında gezdiği yerlerle ilgili bilgiler verdiği 17 ciltlik “Geographika” (Coğrafya) adlı eserini yazdı. Ayrıca bir dünya haritası da çizdi. Strabon’un eseri, antik coğrafya hakkında en önemli kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir.
Tıp
Mezopotamya’da Tıp
Tıp biliminin ilk izleri Mezopotamya uygarlıklarına kadar uzanmaktadır. Bu uygarlıklarda hastalıklar genellikle tanrıların cezası olarak algılanırdı. Hekim-rahip veya hekim-büyücüler, hastalıkları tedavi etmek için çeşitli ritüeller ve dualar uygularlardı. Hayvansal ve bitkisel kökenli ilaçlar kullanmak ve cerrahi operasyonlar yapmak da tedavi yöntemleri arasındaydı.
Antik Yunan’da Tıp
Antik Yunan uygarlığının ilk zamanlarında hastalıklar felsefi yorumlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Hastalıkların tedavisi ise Sağlık Tanrısı Asklepios adına kurulan tapınaklarda, din adamları ve rahipler tarafından yapılmaktaydı.
Bilimsel tıbbın kurucusu olarak kabul edilen Hipokrat da bu uygarlığın sınırları içinde doğdu. Hipokrat, hastalıkların doğaüstü güçlerin kötülüklerinden değil, fiziki nedenlerden kaynaklandığını ileri sürerek tıp tarihinde yeni bir dönemin kapısını açtı. Ege Denizi’ndeki İstanköy Adası‘nda kurduğu tıp okulunda öğrencilerine hasta başında klinik dersler vererek muayene, belirtileri gözleme ve tanı koyma yöntemlerini geliştirdi.
Diğer Uygarlıklarda Tıp
Hintliler, hastalıklara karşı yoga adıyla bilinen ve beden ile zihni uyumlu hale getiren egzersizler geliştirirken, Çinliler ise geleneksel tedavi şekillerinden olan masaj ve akupunkturu kullandılar. Mısırlılar ise tıbbi bilginin yanı sıra anatomiye de önem verdiler ve cerrahi alanda önemli gelişmeler kaydettiler.
Bu bilgiler MEB ve Akademik kaynaklar referans kullanılarak hazırlanmıştır.
Görsellerin Kaynağı: https://pixabay.com/tr/illustrations/nostradamus-fransız-astrolog-7751300/ |