Bu yazımızda iki savaş arasında Avrupa konusunu inceleyeceğiz. İki savaş arasında Avrupa konusunu işlerken; barışın sürekliliğini sağlama çabaları ve totaliter rejimlerin kurulması başlıklarını açacağız.
O halde iki savaş arasında Avrupa konumuzun ilk başlığı olan barışın sürekliliğini sağlama çabalarıyla girişimiz yapalım.
Barışın Sürekliliğini Sağlama Çabaları:
Milletler Cemiyeti’nin Kurulması:
Hatırlanacağı üzere I. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle barışı sağlama amacıyla ABD önderliğinde Paris Barış Konferansı düzenlenmişti. Bu konferansta ise uluslararası bir teşkilatın kurulması kararı alınmıştı. Bu karar üzerine 10 Ocak 1920 tarihinde merkezi Cenevre olmak üzere Milletler Cemiyeti kurulmuştu. (ABD Başkanı Wilson’ın fikrî yapısını ortaya atmıştır.)
Locarno Antlaşması:
1925 yılında Almanya, İtalya, İngiltere, Belçika, Fransa ve Çekoslovakya arasında uluslararası barışı sağlama amacıyla Locarno Antlaşması imzalanmıştır. 1925’te yapılan Locarno Antlaşması, savaş sonrası olumsuzlukları en aza indirmek için atılan ilk adım olmuştur. Bu antlaşmadan kısa bir süre sonra Almanya Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur.
Locarno Antlaşması ile Almanya’nın batı sınırları ve Ren bölgesinin silahtan arındırılması güvence altına alınmıştır.
Briand-Kellogg Paktı:
1928 yılında ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Çekoslovakya, Belçika, Almanya ve Polanya arasında Paris’te Briand-Kellogg Paktı imzalanmıştır. Bu pakta göre, savunmaya dayanmayan savaş kanun dışı sayılmıştır. Bu pakta aynı yıl SSCB ve Türkiye’de katılmıştır.
Totaliter Rejimlerin Kurulması:
İtalya’da Faşizm:
İtalya ekonomisi savaş sonrası felce uğramıştı. Bunun üstüne askerden kaçanlar, halkın beklentileri, işsizlik gibi sorunlar da eklenince iç politikadaki istikrar da iyice bozulmuştu.
Fakat bu durum birinin işine geliyordu: Benito Mussolini ve liderliğini yaptığı Faşist Parti. İlk önce 1919 yılında seçimlere katılan Faşist Parti meclise giremedi. Fakat 1922 yılına gelindiğinde ülke çapındaki büyük işçi grevlerine destek veren Faşist Parti taraftarları ya da namı diğer “Kara Gömlekliler” Napoli’den Roma’ya kadar yürüdüler. Bunun üzerine korkuya kapılan mevcut hükümet istifa etti ve başbakanlığa Benito Mussolini getirildi.
Mussoli’ye karşı yoğun bir muhalefet söz konusuydu. Mussolini bunun üzerine mevcut anayasayı kaldırdı ve yeni anayasa ilan etti. Ceza kanununda ise değişiklikler yaparak diğer partileri kapattı. Yani İtalya’da diktatörlük dönemi ve Faşizm başlamış oldu.
Almanya’da Nazizm (Nasyonal Sosyalizm) :
I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra Alman İmparatorluğu yıkılmış ve cumhuriyet ilan edilmişti. Fakat Versay Antlaşması’nın imzalanmasından sonra ülkede istikrarsızlık artmaya başladı. Bu durum sonrası “Weimar Anayasası” yürürlüğe konularak demokrasiye geçildi ve partiler kuruldu. İşte bu partilerden bir olan Nazi Partisi Almanya’da yaşanan silahlı çatışma ortamı neticesinde meclise girmiş, devamında yaşanan hükûmet bunalımıyla 1933’te Adolf Hitler başbakanlığa getirilmiştir.
Hitler, bir müddet sisteme dokunmamış, kendi kadrolarını devlet kademelerine getirmiştir. Sonrasında ise demokratik kurumların işlevselliğini yıkarak nasyonal sosyalizm düzenini yani diktatörlüğü yerleştirmiştir.
Hitler daha sonra, Gestapo adı verilen gizli bir örgüt kurmuş ve muhalefet üzerinde baskı kurmuştur. Ayrıca sanatçılar ve bilim insanlarına yasaklar getirmiş, kütüphanelerde kitap okunmasını yasaklamış ve nazi ile uyuşmayan yazıları ders kitaplarından çıkartmıştır. Naziler bu rejimi “Halk Toplumu” olarak adlandırmıştır.
Nazi Partisi, siyasetini üç temel esas üzerinden belirlemiştir.
- Temelde Alman ırkını üstün saymak,
- Çingene, Yahudi ve komünistlerin Almanya’daki varlığına son vermek,
- Versay Antlaşması’nın onur kırıcı etkilerini yok etmek.
Bu bilgiler MEB ve Akademik kaynaklar referans kullanılarak hazırlanmıştır.