29 Ekim 1923.
97 yıl önce bugün Anadolu’nun özgürleştirildiği en büyük adımlardan bir atıldı. Vatanın bir karış toprağına dahi göz dikilmesin, Türk evladı kendi topraklarında bir yabancı olmasın diye işte o gün Cumhuriyet ilan edildi.
Gazi Atatürk 10. Yıl Nutku’nda diyor ki;
…
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Evet gerçekten de öyleydi zaman çok az, iş ise çok fazlaydı. Düşman yurdun dört bir yanını sarmış, içerden ve dışardan her türlü hain planlar yapılmış, her geçen gün Türk milletinin aleyhine ilerlemekteydi. Vakit kaybedecek zaman yoktu. Artık Türk’ün silkelenme vakti gelmişti.
Ve tarih 19 Mayıs 1919’du. Gazi, bu yolda ilk adımı atmıştı. Türk milletinin haklı davasında en öndeki yerini almış ve kurtuluş ateşini yakmıştı Samsun’da. İşte bu yüzden ki Atatürk Nutuk’ta şu cümleyle başlamıştı: “1919 yılı Mayısının 19 uncu günü Samsun’a çıktım.“
19 Mayıs 1919 ve 29 Ekim 1923. Sadece 4 yıl. İşte bu dört yılda Cumhuriyet için gerekli ortam hazırlanmıştı. Bu dört yılda Cumhuriyet yolunda şu önemli adımlar atıldı.
Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919)
Mustafa Kemal Amasya’ya vardığında Amasya Müftüsü Hacı Hafız Tevfik Efendi Atatürk’ün elini tutarak “Paşam, gazanız mübarek olsun!” dedi, sonra halka dönerek şunları söyledi: “Çanakkale’den sonra şimdi de vatanı ikinci defa kurtarmaya ahdettiniz. Her anı endişelerle dolu vatanın kurtuluşunu sağlayacak bir işe giriştiniz. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Amasyalılar çıktığınız yolda emrinizde ve yanınızda olacaktır…”
Gazi Atatürk ise Amasyalılara şöyle seslendi:
“Aziz Amasyalılar!
Padişah ve hükümet, itilaf devletlerinin elinde esir durumdadır. Memleket elden gitmek üzeredir. Bu kötü duruma çare bulmak için sizlerle çalışmaya geldim. Hep beraber aziz vatanımızın kurtuluşu için gayret sarf etmeliyiz. (…)
Amasyalılar!
Düşmanların… herhangi bir saldırısına karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekerek vatanı en son kayasına kadar savunacağız.
Allah milletimize yenilgiyi gösterirse bütün evlerimizi, mallarımızı, ateşe vererek ve vatanı bir harabeye çevirerek boş bir çöl halinde düşmana bırakacağız. Amasyalılar buna hep beraber yemin edelim…”
Bütün Amasyalılar, ellerini havaya kaldırarak “Yemin ederiz paşam!” diye bağırdı.
22 Haziran 1919’da imzalanan Amasya Genelgesi hem yeni bir siyaset teorisinin hem de yeni bir devletin habercisiydi.
Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle Amasya Genelgesi; “Milli hâkimiyete dayanan kayıtsız şartsız yeni bir Türk devleti kurma” düşüncesini ilk kez ortaya koyuyordu.
Kısaca Amasya Genelgesi, tam bağımsız ve ulusal egemenliğe dayanan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan ilk belge olmuştur. Ayrıca Amasya Genelgesi Milli Mücadele’nin bağımsızlık ateşinin yakıldığı, Kurtuluş Savaşı’nın yol haritasının belirlendiği bir belge niteliğindedir.
Amasya Genelgesi hakkında daha fazla bilgiyi bağlantıdaki yazımızdan bulabilirsiniz.
Erzurum Kongresi (23 Temmuz 1919)
Saygıdeğer Efendiler!
Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum Kongresi Kapanış Konuşması
Milletimizin kurtuluş ümidiyle çırpındığı en heyecanlı bir zamanda fedakâr ve muhterem heyetiniz her türlü eziyete katlanarak burada, Erzurum’da toplandı. Hassas ve temiz bir ruh ve dayanma inancı ile vatan ve milletimizin kurtuluşuna ait köklü kararlar aldı. Özellikle bütün dünyaya karşı milletimizin varlığını ve birliğini gösterdi. Tarih, bu kongremizi şüphesiz ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir. Saygıdeğer Heyetiniz’in şerefli üyelerinin hakkımda gösterdiği içten sevgi ve güven alâmetlerine buradan açıkça teşekkür etmeyi bir görev sayıyorum. Bu kurtuluşu amaçlayan toplantımızı sona erdirirken Yüce Allah’tan kurtuluşa yardım etmesi ve Şanlı Peygamberimizin zafer ruhundan bolluk ve destek vermesi beklentisi ile vatan ve milletimize, sonsuza kadar yaşayacak devletimize mutlu gelecekler dilerim.
Gazi Atatürk’ün de dediği gibi Erzurum Kongresi kurtuluşu amaçlayan bir toplantı oldu ve yine dediği gibi tarih bu kongreyi büyük bir eser olarak kaydetti.
Ulusal egemenliğin koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine karar verilen ilk kongre olması nedeniyle Türkiye tarihinde önemli bir yere sahip olan Erzurum Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti’nin şekillenmesinde ve Milli Mücadele ruhunun Anadolu’ya yayılmasında en önemli mihenk taşlarından biri oldu. Kongrede alınan kararlar dünyaya Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlüğünden taviz vermeyeceğini haykırıyordu.
Erzurum Kongresi hakkında daha fazla bilgiyi bağlantıdaki yazımızdan bulabilirsiniz.
Sivas Kongresi (4 Eylül 1919)
Cumhuriyet’e giden yollardan biri de Sivas’tan geçmişti. Bu kongrede Milli Mücadele’nin çerçevesini belirleyen geleceğe yönelik kararların temeli atıldı ve önemli kararlar alındı.
Manda ve himayenin kesin olarak reddedildiği, direniş örgütlerinin bir çatı altında birleştiği Sivas Kongresi aynı zamanda alınan kararlar ile Cumhuriyetin de temellerinin atıldığı bir kongre olmuştur.
Bu kongre ayrıca Gazi’nin Samsun’a çıktığı andan itibaren resmi yazışmalarında en önemli mesele olarak yer verdiği “milli egemenlik” ve “milli irade” kavramlarının devlet hayatına yansıtılmaya başladığı bir kongre olmuştur.
Sivas Kongresi hakkında daha fazla bilgiyi bağlantıdaki yazımızdan bulabilirsiniz.
TBMM’nin Açılışı (23 Nisan 1920)
Hazırlanan genelge ve toplanan kongreler ile cumhuriyete giden yolda adımlar tek tek atılıyordu. İşte bu adımların en büyüğü ise TBMM’nin açılması oldu.
Milli egemenliğe dayalı bir devlet kurmayı düşünen Mustafa Kemal Paşa bu fırsatı iyi değerlendirdi ve kuracağı devletin temel organlarını oluşturacak yeni meclisin toplanmasını sağlayacak çalışmaları başlattı. Önce 17 Mart 1920’de Ordu komutanlarına bir genelge göndererek Meclisin Ankara’da
toplanmasının gerekli olduğunu bildirdi. Seçilen mebusların bir kısmının Ankara’ya ulaşmasından sonra ise 23 Nisan 1920’de, Hacıbayram Camisi’nde cuma namazı kılınıp, kurbanlar kesildikten sonra ilk TBMM, İttihat ve Terakki Kulübü olarak yapılan binada açıldı.
Ertesi gün yapılan toplantıda Mustafa Kemal Paşa başkan seçildi. Böylece TBMM’nin açılmasıyla milletin meşru haklarını koruyacak bir kurucu meclis oluşturulmuş oluyordu.
Cumhuriyete giden yolda daha büyük adımlar atılmasını sağlayacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması, Türkiye Cumhuriyetinin kurtuluş mücadelesinin en önemli safhalarından da biri oldu.
Hep birlikte bakışlarımızı, vicdanımızın merkezi olan millete dikelim. Orada erdemin, vefa ve içten bağlılığın, yenileme arzusunun, egemenlik aşkının ve geleceğin sönmeyen ateşi yanmaktadır. Bu kutsal ateş, kendi içindeki bilgisizlik ve karanlığı yakacak ve bağımsızlığımızın önüne dikilecek olan bütün engelleri yıkacaktır. Efendiler, millet önünde, onun hak ettiği bağımsızlığın önünde, onun layık olduğu gelişme ve yenileme arzusu önünde, her kuvvet ancak milletin irade ve amaçlarına uymak şartıyla yaşayabilir. Milletin irade ve amaçlarına uymayanların talihi hüsrandır, çökmedir.
Mustafa Kemal Atatürk
TBMM’nin açılışı hakkında daha fazla bilgiyi bağlantıdaki yazımızdan bulabilirsiniz.
Cumhuriyet’in İlanı (29 Ekim 1923)
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması ve 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması ile cumhuriyet yönetimine doğru giden siyasi adımların atılmasını sağlamıştı.
Kahramanca yapılan Millî Mücadele’nin kazanılmasının ardından ise Lozan Barış Antlaşması imzalanmış böylece yeni Türkiye Devleti uluslararası alanda resmen kabul edilmişti. Fakat yeni kurulan devletin yönetim şeklinin ne olması gerektiği konusunda TBMM’de farklı düşünceler oluşmaya başlamıştı.
Adı konulmamış olsa da Millî egemenlik ilkesini benimsemiş, devleti ve hükûmeti temsil eden bir meclisin olması aslında cumhuriyet yönetimini işaret ediyordu.
Ve 28 Ekim günü Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’in ilan edileceğini “Efendiler! Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” sözüyle duyurdu.
Gece olmuştu Çankaya’ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemâlettin Sami ve Hâlit Paşa’lara rastladım. Ali Fuat Paşa Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede “Bir uğurlama ve bir karşılama” başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Millî Savunma Bakanı Kâzım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kâzım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey’lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında : “Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim.
Efendiler, görüyorsunuz ki, Cumhuriyet ilânına karar vermek için Ankara’da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü onların da aslında ve tabiî olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki, o sırada Ankara’da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyetin ilân edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar.
Mustafa Kemal Atatürk-Nutuk
Ve 29 Ekim 1923 tarhinde “Türkiye Devleti’nin şekli cumhuriyettir, Türkiye
Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.” kararı ile cumhuriyet resmen ilan edildi.
Görüldüğü üzere sadece 4 yıllık sürede çok büyük adımlar atılmış ve verilen kurtuluş mücadelesinin ardından cumhuriyet ilanı edilmiştir. Yani Atatürk’ün 10. Yıl Nutku’nda da belirttiği gibi az zamanda çok işler başarılmıştır. Fakat cumhuriyetin ilan ile bu işler bitmemiş aksine yeni başlamıştı. Ve artık cumhuriyeti güçlü kılacak icraatlerin yapılma vakti gelmişti.